0.6

18.8K 1.2K 196
                                    

Oy vermeyi unutmayınnn
________________

Kafamı sıraya yaslarken gözlerimi devirdim. Sınıftaki Arizona kertenkeleleri yüzünden uyuyamıyorum. Bahçeye de tek başıma çıkmak istemiyordum. Eğer tüm arkadaşlarınız okulun herhangi bir takımındaysa ve siz spordan nefret ediyorsanız  hayat gerçekten zor olabiliyor.

Yeliz voleybol takımındaydı. Çok da güzel oynardı aslında.
Poyraz basketbol takımındaydı. Ayrıca takım kaptanıydı.
Kemal de masa tenisi oynuyordu. Maç sezonları da başlayınca ben tek başıma kalıyordum çünkü öğlen araları ve hafta sonları hep antrenman oluyordu. Ben de sap sap takılıyordum.

Aslında bende iyi voleybol oynardım. 4. Sınıfa kadar oldukça zayıf bir bireyken o sene birden bire oldukça yağlı ve şekerli ürünlere kaymıştım. Hiç durmadan yiyor ve kendimi durduramıyordum. Bir senenin sonunda bir fark ettik ki bakallarda satılan renkli plastik toplara dönmüştüm.
Annem fark ettiği an beni diyetisyene götürdü ve voleybol kursuna yazdırdı. İki sene boyunca çabalamanın sonucunda yeniden zayıflamıştım. Ama o iki sene cehennem gibi geçmişti.
Annenizin her yemeğinize karışması, sırf okulda abur cubur yemeyesiniz diye para vermeyip beslenme koyması hoş değildi. Üstelik bir de şu voleybol kursu vardı.

Her neyse kilo verdikten sonra anladım ki çok yemezsem ve akşam yemeğini 4 gibi yersem kilo almıyorum. Zaten okula da yürüyerek veya bisikletle gidiyordum. Al sana spor işte! Ben de üşengeçlikler kraliçesi olarak voleybol kursunu bıraktım. Pişman mıyım? Asla!

Midemin yeme istediği ile başını kaldırdım. Zaten sınıftakiler yüzünden uyuyamıyorum bari kantine iner bir şeyler atıştırırdım.

Merdivenlerden aylak aylak indikten sonra okulun dışındaki küçük binaya yöneldim. Bu saatlerde çoğu kişi yemeğini çoktan yediği için kantin boş olurdu ki bu da benim için daha iyiydi. Kantine girdikten sonra kahve kokusunu bir kez daha içine çektim. Neye ihtiyacım olduğunu bulmuştum . Kafein!

Bir bardak kahve ve karamı alıp tam arkamı dönerken Poyraz'ın sesini duydum. "Mısra gelsene buraya."
Her ne kadar gitmek istemesem de -ki bunun için haklı sebeplerim vardı- yüzümdeki ufak gülümseme ile onlara döndüm. Onlara diyorum çünkü gitmeme sebebim onlar. Basketbol takımındaki diğer oyuncular.

Sosyalliği pek sevmekle beraber asosyal olduğumu da düşünmüyordum. Sadece gereksiz konuşmalardan uzak durmak istiyordum. Bir de basketbol takımındaki çocuklar okulun altın çocukları iken onlarla oturmak başıma daha fazla bela almak için idealdi.

Adımlarımı masaya yöneltirken Poyraz' a ufakça gülümsedim. Bu ona bir sevgi gülümsemesinden daha çok '  bu iş bitince görüşürüz.' gülümsemesiydi.

"Antrenmanın erken bitmiş?"

"Aynen öyle güzellik. Otursana."
Kafamı onaylar gibi sallayarak tek boş yere oturdum. Karşımda Poyraz, sağında ve solumda diğer oyuncular vardı.

Onlar aralarında saçma sapan konuşurken ben karamımı yemeye dalmıştım. Kimse için kahve ve çikolatamı erteleyemezdim. O an tam sağımda oturan çocuğun bana baktığını fark ettim. Kaşında bir piercing vardı. Kulağında da metal bir küpe ile açıkçası bana bile hoş gözükmüştü. Ona ilgisiz bir bakış attıktan sonra önüme döndüm.

Konu bir şekilde fizikçi Lütfü' ye geldiğinde istemsizce güldüm. O adamdan benim çektiğim kadar kimse çekmemişti. Neyse ki beni salmıştı da artık rahattım. Yanımdaki çocuk Poyraz'a döndü.

"Lütfü ikide bir 12/B de bir kız var. 20 senelik öğretmenim beni 20 sene daha yaşlandırdı diyip duruyor. Şimdiye kadar bir türlü sormaya fırsat bulamadım. Kim o kız?"

"Vay şerefsize bak sen. Burnumdan getirdi bir de diğer sınıflarda dedikodumu mu yapıyor?"

O an sinirle söylediğim şey üzerine takımdaki herkes bana bakıp gülmeye başladı. Kendimi açık etmiştim. Poyraz soruyu soran çocuğa başıyla beni gösterip gülmeye devam etti.  Takımda isminin Kenan olduğunu bildiğim çocuk bana döndü.
"Aslında baya sessiz duruyorsun. 4 senedir bu okuldayım seni birkaç olayın haricinde çok gördüğüm söylenemez. Lütfü' yü nasıl delirttin? Anlatsana biraz."

Ben gülerken Poyraz anlatmaya başladı.

"4. Senemizdeyiz ama  bir dersinde bile  Mısra ayık değildi. Üstelik sorduğu sorulara cevap vermiyor. Adama ters de davranıyor. Lütfü de suçlu ama. Annesini okula çağırıp yalan yanlış şeyler anlattı sırf intikam almak için. Eh bizim Mısra da adamla inatlaşarak iyice onu delirtiyor. Olay bundan ibaret yani."

"Peki Kenan birkaç olay dediğin ne?"
Yanımdaki çocuk fazla meraklıydı anlaşılan. Ona neydi yahu?

"Sana ne?"

Bunun üzerine Poyraz bana bir bakış gönderirken omuzumu silktim. Beni masaya çağıran kendisiydi.

"Okula bu sene geldim. Yeni kişiler tanımaya çalışıyorum. Sınıftan ve takımdan başka."
Ben daha ağzımı açamadan Kenan çocuğa döndü.

"Sizin sınıftaki Alev' i var ya okulun ortasında hastanelik etti. Kızın tuttu saçlarından yere vurdu."

"Hak etmeseydi, vurmazdım."

Konu konuyu açarken aslında takimdakilerin eğlenceli çocuklar olduğunu fark ettim. Yanımdaki hariç. Sanırım okula yeni geldiğinden çok konuşmuyor sadece dinliyordu. Öğlen arasının bitmesi ile Poyraz' la beraber yukarı çıktık. Sınıf yavaş yavaş dolarken kontrol etme amaçlı telefonumu çıkardığım sırada whatsapp' tan gelen bildirime bastım. Mesaj geleli 5 dakika bile olmamıştı.

Ananim: Hani sana demiştim ya dışarı çok çıkmıyorsun seni göremiyorum diye. Çıkmamaya devam et Mısra.

Mısra: Kantine inip inmeyecegimi sana soracak değilim. Ayrıca neden?

Ananim: Benim sende gördüğümü onlar da görecek korkusu ile yaşayamam da ondan.

Bölüm sonu!
Oy vermeyi unutmayın.

Ananım * Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin