5.5

10.5K 915 87
                                    

Öncelikle kurban bayramınızı enişten dileklerimle kutluyorum.

Sonrasında evet bölüm atmadım. Ama niye atmadım?

Zor olan sınav sanıyordum. Ama şimdi anladım ki asıl zor olan sınav sonucunu beklemekmiş. Her şey ama her şey o kadar zorluyor ki beni. Değil bir şeyler yazmak bir şeyler bile okuyamıyorum. Hepinizden tekrar tekrar özür dilerim. İyi okumalar :)

Kucağımdaki Panda' nın kutu dondurması ile elimde tatlı kaşığı ağır depresyondaydım.
Evet tam olarak şu iki günümün özeti buydu. Asaf değil mesaj atmak odasının perdesini bile açmıyordu. Leyla da aşağıya inmiyordu ki ondan bilgi alayım. 

Üzgünüm, pişmandım ve onu kaybetmekten delicesine korkuyordum. Onun yüzünü görmemek bile canımı acıtıyordu.

O şerefsiz bebeye ne ara bu kadar bağlanmıştım, merak konusuydu. Ben Mısra Emir odunların kraliçesi herifin birine aşık olmuştum.

Bu mümkün müydü?

Yıllarca herkese güvensiz davranmam bende bir huy olmuştu. İster istemez onun da beni bırakıp gideceğini düşünmem benim hatam mıydı yani? Annem hariç herkes terk etmişti beni. Asaf' ın beni terk etmemesi için ne gibi bir ayrıcalığı vardı ki?

Seni seviyor gerizekalı!

Evet, bu belki mümkün olabilirdi. Şimdi ise sorunumuz daha büyüktü. Kendimi nasıl affettirecektim? Zira umarım eski olmayan sevgilim yüzüme bile bakmıyordu. Aklıma gelen fikirle sırıttım. Evet biraz riskliydi ama neden olmasındı ki?

Pijamalarımı çıkarıp eskiden aşağıya inerken giydiğim gibi siyah bir eşofman ve beyaz salaş bir tişört giydim. Saçlarımı toplayıp dolabın dibinde küflenecek olan şapkayı kafama taktım. Hızlı adımlarla siyah spor ayakkabılarımı giyip aşağıya indim.

Mahallede her zamanki gibi küçük çocuklar yine toplanmış grup olarak oyun oynuyorlardı. Ama en büyük grup belliydi.
Bizim apartmanın önünde koğuşlanmış futbol takımı. Klasik maçları için adam ayırıyorlardı.

"Pişt, bakın hele."

"Mısra başkan? Seni uzun süredir böyle görmüyoruz? Hayırdır sahalara geri mi dönüyorsun?"

Kolunun altındaki futbol topuyla yanıma gelen Mert'e  sırıtıp kafamı salladım. Elimle saçlarını karıştırırken göz kırptım.

"Ayyyynen öyle. Hadi bakalım maçta ben de varım. Ama baştan anlaşalım bak kaleci falan olmam. İkincisi şimdi bir büyük olduğu için adaletsizlik olur. Bir büyük daha bulalım."

"Abimi çağırayım mı?"

"AY HAYIR."

Verdiğim tepkinin saçmalığından olsa gerek hemen eski halime dönmüştüm. Mert çakal gibi çocuktu. Şüphelenirse daha dilinden kurtulamazdım.

"Yani senin abin tıp çalışmıyor muydu Mert? Yorulmasın boş yere. Sen Leyla'yı tanıyor musun?"

Mert' in bakışları Leyla'nın ismini duymasıyla yumuşacık olurken onun Leyla'ya yanık olduğunu anladım. Neyse işime gelirdi.

"Onun abisi var. Ali Asaf. Onu çağırın. Hep abisi gelirse Leyla da maçı izlemeye gelir."

"Tamam. Ben çağırayım."

belimi tatmin olmuşlukla doğrulttum. Bu iş kolay hallolmuştu. Ben apartmana doğru gitmesini beklerken Mert Asaf' ların evlerine doğru seslenmeye başladı.

"Ali abiiiiiii! Ali abiiiiiii!"

Ben kulağımı kapatıp küfrederken Asaf pencereye çıkmıştı bile. Bir an beni o tipte gördüğünde yüzünde ufak bir gülümseme olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam.

"Ne oldu lan? Niye bağırıyorsun?"

"Maç yapacağız. Gelecek misin?"

"Ben size göre biraz büyük değil miyim Mert?"

"Ya Mısra ablam oynayacak. Karşı takıma da büyük biri lazım. Ben abimi çağırayım dedim Mısra abla yok Ali avını çağır, dedi. Gelecek misin sen?"

Ben içimden Mert'e küfrederken artık yukarı bakamıyordum. Elimden gelse şapkayı yüzüme yapıştıracaktım.

"Hmm demek öyle dedi. Neyse canım da hiç istemiyor ama kırmayalım Mısra ablanı. Yalnız maçlar iddiasız olmaz. Kazanan ne alacak?"

"Sana ne lazım abi?"

"Kaybedenin büyüğü iki takıma da dondurma alsın."

"E YUH AMA."

Bir Fatih Terim edasıyla ellerimi öne doğru iterek bağırdım. O kadar dondurma çok para demekti.

"Ne oldu Mısra ablası, kaybedeceğinden mi korktun?"

"Hiç de bile. Ben sana acımıştım ama gerek yokmuş. İn aşağıya. Görürsün sen!"

Asaf' pencereyi kapatırken Mert sitemle bana döndü.

"Abla naptın sen ya! Ali abi zaten hayvan gibi oynuyor. Olmayacağım ben senin takımında falan!"

Diğer çocuklar da Mert' le aynı fikirde olmalı ki benim çevremden birkaç adım geriye çekildiler. Önüme düşen bir saç fuarına nefesimi verdikten sonra karşımdaki bücürlere döndüm.

"Lan siz her halükarda dondurmanızı yiyeceksiniz. Bu neyin tribi? Benim takımımda olan herkes at gibi oynayacak. Bir kişi kötü oynarsa hepinizi kale direğinin tepesine asarım. Anladınız mı beni? Yeneceğiz onları!"

"Oley!"

O zaman savaş başlasın.

Ananım * Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin