5.3

11.3K 887 47
                                    

İYİ BAYRAMLAR BALLARIM :))) SİZİ ÇOK ÇOK SEVİYORUM 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Öpüldünüzzz

Yeliz' in anlatımından

Okulun kapısından çıktıktan sonra derin bir nefes aldım. Bitmişti işte! Umuyordum ki mimarlık için iyi bir puan alabilirdim. Sınavım güzel geçmişti aslında. Şimdi bizimkilerle buluşacaktık. Telefonumu okulun karşısındaki tanıdık bakkala bırakmıştım. Bakkala doğru ilerledim.

"Metin abi telefonumu alabilir miyim?"

Metin abi başını sallarken telefonumu uzattı. Gülümseyerek aldıktan sonra telefonumu aldım. Elime alır almaz telefonun titremesi ile bir an sıçrasam da ekrana baktım. 'Cancan' ismini görünce direk açtım.

"Can sınavın nasıl geçti?"

"İyi gibi. Peki seninki?"

"Benimki de. Geliyor musunuz siz?"

"Geliyoruz da şey Yeliz Gül Parkı' na gelebilir misin birkaç dakikalığına? Sana bir şey söylemem lazım."

"Tabii. Ama bir sıkıntı yok, değil mi?"

"Yok yok. Ben de gidiyorum şimdi."

"Tamam. Görüşürüz."

Parka giderken düşünüyordum. Aslında Can' ın neler diyebileceğini tahmin ediyordum. Aptal değildim ama sorun benim ne cevap vereceğimdi. Evet onunlayken tüm sıkıntılarım buhar olup gidiyordu. Onunlayken çoğu zaman gülüyordum. Benimle hem çok ciddi hem de ok şebek oluyordu. Onunlayken aklımda başka hiçbir şey olmuyordu.

Onun haricinde.

Ama ya ondan gerçekten hoşlanmıyorsam? O zaman onun kalbini kırmış olmaz mıydım? Onu kırmak istemezdim çünkü dünyanın en iyi insanıydı. Bundan birkaç ay önce Kemal tarafından reddedildiğimi ve moralimin çok bozuk olduğunu bildiği halde, başka birinden hoşlandığımı bildiği halde, benim moralimi düzeltmek için neler neler yapmıştı? Gerçekten seven birinin yapabileceği şeylerde bunlar. Biliyordum ama eğer olmazsa onun gibi değerli birini kaybetmek istemiyordum.

Parkta, ağaçların arasında sakin bir yerde duruyordu. Bir sağa bir sola doğru giderken gergin gibiydi. Elinde ösym kalem kutusuyla kendi kendine bir şeyler konuşuyordu. Gülümsedim, çok tatlıydı.

Ağaca doğru ilerlerken bacaklarım titriyordu. Dudaklarımı ısırdıktan sonra yüzüme koca bir gülümseme yerleştirdim.

"Can?" İrkildikten sonra arkasına döndü.

"Kokuttum mu?" 

"Hayır, hayır korkutmadın. Sadece olduğun okul uzak ya ben daha geç gelirsin diyordum."

"Anladım." Aramızda uzun süreli bir sessizlik oldu. Onun konuşmaya cesareti yoktu; benimse dinlemeye.

"Sen beni niye çağırmıştın?"

"Pekala. Artık kendimi tutamıyorum." İki yanıma serbest bıraktığım ellerimi, ellerinin arasına aldı.

"Lisenin takım seçmelerinde gördüm seni. Biz basketbol için sahanın bir tarafındayken siz de voleybol için diğer tarafındaydınız. Açıkçası o anki ürkekliğin dikkatimi çekmişti. O kadar kız arasından oldukça çekingen duran bir sen vardın. Ancak ne zaman oynamaya başladınız; o ilk baştaki ürkek kızla alakan kalmadı. Zevk aldığın şeylerde o kadar mutluydun ki etrafı umursamayıp keyifle kahkaha atmana takıldı gönlüm.

Bir sene boyunca seni izledim. Nelerden hoşlanırsın anlamaya çalıştım. Tam cesaretimi topladım yanına gelecekken ona olan bakışların dikkatimi çekti. Benim, sana; Ali' nin Mısra' ya baktığı gibi bakıyordun ona. O an anladım yanına gelsem bile reddedecektin. Başkasından hoşlanıyordun çünkü. Sabırla bekledim, senden vazgeçemeden, pes etmeden bekledim. Girdiğin her arkadaş ortamında ben de vardım. Seninle konuşmak için, dikkatini bir an olsun çekmek için her defasında sana geldim. Ama sen bir kere bile bana gelmedin.

Sonra o gitti. Amacım fırsatçılık değildi ama belki bir umut gözden uzak olan gönülden de ırak olur dedim. Dediğim gibi amacım onun yokluğunda boşluğunu doldurmak değildi. Amacım yıllardır gülen yüzünü solmuş göründe tekrar güldürmekti. Çünkü benim her gülüşüm seninle ortaya çıkıyor. Sensiz gülemiyorum bile.

Defalarca söylemeye niyet ettim ama belki sınavdan önce kafanı karıştırırım, kendini kötü hissettiririm diye bekledim. Şimdi, Yeliz ben seni çok seviyorum. Çok çok seviyorum."

Gözyaşlarım göz kapaklarımda toplanırken yutkundum. Ben yıllarca Kemal' in yanındayken acı çektiğimi düşünüyordum ama Can, yıllarca ben Kemal'i izlerken beni izlemişti. Bu çok daha ağırdı. Çok daha zorluydu. Can bana beklentiyle bakarken ağlamaya başladım. Boğazıma dizilmişti. Can' ın sevgisinin altında ezilmiştim sanki.

Can bir adım geri çekildi. Reddedeceğimi düşünmüştü. Gözünden bir damla yaş akarken elinin tersiyle sildi. Dudakları titrerken gülümsemeye zorladı kendini.

"Olsun sakın bunun arkadaşlığımızı bozacağını düşünme. Hatta istersen bugünü unutabiliriz sanki hiç konuşmamış gibi. Ben seni anlar-"

Daha fazla konuşmasına fırsat vermeden kollarımı boynuna sardım. Çok tatlıydı ama. Aptal!

"Teşekkür ederim. Beni bunca zaman pes etmeden sevdiğin için teşekkür ederim. Beklediğin için de. Biliyorum eziyet gibiydi. Ama benden vazgeçmediğin için teşekkür ederim."

Kollarımı daha sıkı boynuna sararken içinde bulunduğu transtan çıkmış gibi irkildi. Kollarını belime sararken yüzünü boynuma gömdü.

"Yani sen şimdi-"

"Evet, senden hoşlanıyorum."

Beni havaya kaldırıp döndürürken kıkırdadım. Ondan ayrılırken yanağımı bir kere öptü. Sonra bir kere daha öptü. Ve bir kere daha. Utanmanın etkisiyle geriye çıkarken bağırdım.

"Ya Can!"

Arkamı dönüp kaçarken bağırdı.

"Kaç bakalım, nereye kadar kaçacaksın!"

Hızla Mısra ile uluşma noktamıza koşarken beni beklemekten sıkıldığını biliyordum. Hoş, beni beklemesi bile mucizeydi ya! Beni öyle görünce korkmuş bir şekilde bana baktı.

"Yeliz, bu halin ne? Köpek mi kovaladı?"

"Mısra, sana bir şey anlatmam lazım, çok acil."

"Ne anlatacaksın bu kadar önemli olan ne?"

" Can."

Ne sanıyorsunuz? Tabi ki tüm olanları en yakın arkadaşıma anlatacaktım!

----

YAZILARIMLA İLGİLİ DUYURULARI PROFİLİMDE PAYLAŞIYORUM. TAKİP EDEREK DAHA HIZLI HABERDAR OLABİLİRSİNİZ :)

Ananım * Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin