5.1

12.2K 999 150
                                    


Okurlarını bölümsüz bırakmamak için çabalayan bir yazar bırakalım buraya. Ayrıca sohbet köşemiz olsun. Nasılsınız?

----

Asaf ile otobüsten indikten sonra yürüyerek eve gidiyorduk.

"Bazen nasıl anlamadım diyorum, mal mıyım acaba?"

Kolumu çekerek kolunu omzuma attıktan sonra saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu.

"Senin mallığın değil de benim muhteşem saklama yeteneğim diyelim. Yoksa kim sana mal diyebilir? Yani birazcık var da-"

Kolumla onu ittikten sonra ona tekme atmaya çalıştım ama tabi ki yemedi. Saçmalamayın arkadaşlar ben 1.64' üm. Dalyan gibi çocuğa nasıl tekme atayım. Asaf 1.92. Benim boyum kadar bacağı var zaten!

"Seni şerefsiz it! Pişman olacaksın."

Ben onu kovalarken o da kaçmaya başlamıştı. Gülerek koşarken yolun ortasında bizi bekleyen Leyla ile duraksadım. Leyla ellerini arkasında birleştirmiş bize bakıyordu.

"Abi, Mısra' cım?"

"Abisinin güzeli."

Ali Asaf ilerleyerek Leyla' yı kucağına alırken yanağına kocaman öptü. Sonrasında bana dönerken Leyla' nın yüzündeki sinirli ifade de kaybolmuştu.

"Sizi bekliyorum kaç gündür, günler bir türlü bitmek bilmedi! Canım da çok sıkıldı. Bir daha beni bırakıp da gitmeyin bir yere."

İşaret parmağını bize doğru sallarken gülümsedim. Biraz daha konuştuktan sonra tam vedalaşacakken Leyla kapüşonumun arkasından tuttu.

"Mısra' cığım annen de bizim evde. Seni de bize çağırdı. Haydi gel."

Her ne kadar eve gitmek istesem de hem Asaf' ın hem de Leyla' nın bakışlarına kayıtsız kalamayarak başımı olumlu anlamda salladım. Bu iki kardeşe hayır demek imkansızdı sanırım.

 Asaf' gilin evine girdiğimde ilk defa gelmiş olmanın heyecanı vardı içimde. Annem bizi oturma odasına çağırırken ellerimizi yıkayıp içeri geçtik.

"Oğlum, Mısra' cığım hoş geldiniz."

"Merhabalar Hale Abla, nasılsınız?"

"İyiyim kızım, sen nasılsın?"

"İyiyim teşekkürler."

Ben ikili koltuğa otururken Asaf da yanıma oturdu. Annemler görmeden dizimi ona çarparken bana anlamazca baktı. Annemlerin derin sohbetine karşı telefonumu çıkardım.

Mısra: Asaf ya! 

Mısra: Annemlerin daha haberi yok

Mısra: Başka koltuk mu yok?

Asaf: Kalkıp başka koltuğa geçeyim mi?

Mısra: HAYIR!

Mısra: O zaman daha çok dikkat çekeriz

Bana görüldü atarken telefonumu cebime koydum. Annemle Hale Teyze bize bakarken bir şey söylemek için kıvrandıkları yüzlerinden belliydi. Onlara söylemeleri için fırsat verirken Asaf' ın da benim gibi düşündüğüne emindim.

"Çocuklar, biz Serap ile konuştuk ve bir karar verdik."

"Ne kararı anne? Haydi söylesenize."

"Çatlatmasana beni oğlum! Ay neyse. Mısra, Serap kusurumuza bakmayın siz. Bu çocuk sabırsız anam sabırsız. 8 aylık doğdu bu. Benim karnımda bile bekleyemedi."

Ben kıkırdarken Asaf utanmakla sinirlenmek arasındaki bir yüz ifadesi ile annesine bakıyordu. Neyse ki annem dikkati çoktan üzerine çekmişti.

"Çocuklar biz Hale ile ev yemekleri satabileceğimiz bir dükkan açmaya karar verdik."

İkimiz de bu kararı beklemiyorduk. Annemin bana her şeyi söylediğini sanmıştım ama anlaşılan yanılmıştım. Her ne kadar bir şeylerle uğraşıp kafasını dağıtacağı için mutlu olsam da içten içe bunu bu kadar geç söylediği için ona bir parçacık kırılmıştım. Ancak Asaf' ın şaşkınlığı benden daha kısa sürmüştü.

"Çok sevindim  böyle bir karar vermenize. Ancak iyice düşündünüz mü? Üzülmenizi istemem."

"Merak etme oğlum her şeyi enine boyuna düşündük. Geçen hafta kapatılan şu küçük pastaneyi kiraladık. İşlerimiz inşallah iyi gidecek."

Ben bir şey söylemek yerine başımı olumlu anlamda salladım. Zaten söylenecekler söylenmişti. 

"Sizin adınıza çok sevindim."

Sonrasında onlar söylemiş olmanın rahatlığı ile arkalarına yaslanırken ben yorgunlukla ayağa kalktım.

"Ben izninizle eve gideyim. Biraz yoruldum da."

"Tabi kızım nasıl istersen. Dur yaptığım böreklerden koyayım sana dinlendikten sonra yersin."

Hale abla ayağa kalkarken Asaf koluma dokundu.

"Mısra geçen gün benden istediğin test kitabını vereyim ben de sana."

Arkam anneme dönükken Asaf' a anlamazca baktım. Ben mi test kitabı istemiştim?

O ise arkasını dönüp giderken ben de onun peşine takıldım. Odasına girer girmez kapıyı arkamdan kapattı.

"Asaf ne kitabı?"

"Kitap bahane, seni odamda görmek istedim."

Elimle omuzuna ufak bir fiske atarken kitaplığına yöneldim. Tam tahmin ettiğim gibi kitaplığı şiir kitaplarıyla doluydu.

"Şiiri bu kadar çok mu seviyorsun?"

Arkamdan bana sarılırken kollarını belime doladı.

"H-hım. Sen sevmiyor musun?"

"Sen okuduğun sürece, çok seviyorum. Bana çok güzel mısralar söylüyorsun."

Başını boynuma gömerken bir süre düşündü. Ona düşünmesi için fırsat verirken boynumdaki başı nasıl dikkate almayacağımı hesaplıyordum ben. İmkansız gibiydi. Bana bu işkenceyi daha fazla yapmayarak başını kaldırıp kulağıma yaklaştı. Heyecanlanmış titrek nefesi kulağıma çarparken farkında olmadan gülümsedim. 

"En güzel deniz:

 henüz gidilmemiş olandır.

En güzel çocuk:

 henüz büyümedi.

En güzel günlerimiz:

 henüz yaşamadıklarımız.

Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:

 henüz söylememiş olduğum sözdür"




Ananım * Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin