1.7

13.6K 1.1K 113
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn :)

Sabah okula giderken Asaf' a küfrediyordum. 

Asaf.

O kadar güzeldi ki. İsmi yani. İsminin söylenişi güzeldi. Ama bu ona sövmeme neden değildi.

Şafak operasyonuna gidecek gibi evden çıkmıştım. Üstelik köpek kovalamıştı. Umarım buna değerdi. Okula geldiğimde telefonumu çıkardım.

Mısra: Nereye geleyim?

Asaf: Sınıfına geç. Kapıya arkanı dön. Bekle beni.

Emredersiniz efendim! Fazla mı yüz vermiştim yahu? Söylene söylene sınıfa çıktım. Sınıfın havasızlığına yüzümü buruştururken pencerelerimi açıp beklemeye başladım. Açıkçası heyecanlıydım, elimi ayağımı nereye koyacağımı bile bilemiyordum. Yıllardır kimsenin yüzüne bakmayan ben şimdi birine sarılacaktım. Teknik olarak o bana sarılacaktı ama bu önemli değildi. 'Poyraz için.' diye fısıldadım. Ancak içimdeki fesat fısıldadı.

'Hadi be oradan. Gerçekten de Poyraz için mi?'

Kaşlarımı çatarken kapının sesiyle sıçradım. Arkamı dönemiyordum ama ya Asaf değilse?

"Asaf?"

"Hıhım."

Sesini tanımayayım diye sadece hımlamasına gözlerimi devirdim. Sesini tanıyacağımdan sadece boğuk bir şekilde hımlamıştı. Önüme bakarken önüme konulan not kağıdı ile dikkatimi ona yönelttim.

'Gözlerini devirmekten gözün yerinden çıkacak bir gün. Yapma şöyle.'

"Gerçekten, not kağıdı mı getirdin?"

Bir şeyler karaladıktan sonra önüme yeni bir kağıt koydu.

'Yoo, buraya gelirken okul formamı bile giymeyi unuttum heyecandan. Nöbetçi masasında gördüm. Defter da kalem de hoşuma gidince ödünç aldım :)'

Ben gülerken o da kısık bir sesle güldü. Ben ne yapacağımı bilemez bir şekilde yerimde sallanırken o, bana birdenbire sarıldı.

Sanki sırtıma tokmakla vuruyorlardı. Asaf bana sarılıp yüzünü saçlarıma gömerken ben durmuş bekliyordum.

"Asaf, kalp hastası değilsin değil mi? Kalbin çok hızlı atıyor."

"I-ıh"

Ben de gülümsemeye başlamıştım. Onu tanımayayım diye böyle çocuk gibi konuşması, hoşuma gitmişti nedensizce. O bana hala sarılırken başımı arkaya yasladım. Nasıl görünüyordu, çok merak ediyordum. Ama söz de vermiştim. Ben başımı arkaya yaslayınca derin bir nefes aldı. Hızlı hızlı nefes alıyordu. 

Çok güzel kokuyordu. Ne olduğunu bilmediğim bir kokuydu. Ama çok güzeldi. O güzel kokuyordu. Başımı bana bağladığı kollarına çevirdim. Beyaz bir gömleği dirseklerine kadar katlamıştı. Bileğinde siyah birkaç tane bileklik vardı. Kolları dikkatimi çekti. Damarları belli olan kollarını görünce ağzımdan çıkan "Vay anasını" nidasına engel olamamıştım. 

Bana sardığı kollarını çekerken korktuğunu anlamıştım. Paniklemesin diye devam ettim.

"Kolların çok güzel. Damarların falan. Kolunu bana verir misin?"

Yine yazma sesi geldikten sonra önüme kağıt konulana kadar bekledim.

'Direk beni versek? Ömür boyu kollarımla oynayabilirsin.'

Ben gülüp sağa sola sallanırken kocaman bir adım atıp tekrar sarıldı. Önceki sarılışından sonra oldukça kısa süren bu sarılmadan sonra ayrıldı. Önüme bir bardak kahve, bir adet test kitabı ve bir not kağıdı bıraktıktan sonra kapının kapanma sesi geldi. Hızla arkama dönerken kahvenin yanındaki kağıda baktım.

'Seni seviyorum deli kız. Ve hala mis gibi çilek kokuyorsun.'

Ben kağıda gülerek bakarken gelen sesler ile kitabı ve kahvemi aldım. Kağıdı da çantama koyduktan sonra bana verdiği test kitabına baktım. İçinde her sayfada yazan ' Mısra' yazısı ile gülümsedim. Sonra bu aptal gülümsemeyi yüzümden sildim.

Sadece yaptığı şey hoşuma gitmişti. Yoksa neden mal gibi güleyim?

Malım da ondan

Ananım * Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin