I.

89.4K 3.4K 2.1K
                                    

"Kaç posta attırdın lan bugün?" 

Koğuşa girer girmez bana yöneltilen soruyla sert bakışlarımı soran kişiye çevirdim. "Anana sor yavşak, o daha iyi bilir," diye tersledim, otuz iki diş sırıtan Halit'i. Pezevenk dört gündür şu espriyi yapmaktan bıkmamıştı. 

"Düzgün konuş lan!" 

Anında diklendiğinde kendimi yatağıma bırakıp, "Şu sikik soruyu bir daha sorma o zaman," dedim, sinir olmuş bir şekilde. Bir gün bu yüzden birbirimize girecektik ama ne zaman. Ama o kadar yorgundum ki şu an olmayacağından emindim.

Gün içinde hiçbir şey yapmamak kadar yorucu bir şey yoktu. 

"Ayaktayım bekliyorum, izliyorum, dinliyorum, gidiyorum, geliyorum... Ama hiçbir şey yapmıyorum anasını satayım," diye homurdandım, yanımdaki yatakta uzanan Bülent'e doğru. Elinde dokunmatik telefonuyla kim bilir hangi eskortun hesabındaydı. 

"La sen de buldun da bunuyon he," dedi, telefonu yastığın altına bırakırken. "Şu adamlara sorsan hepsi senin yerinde olmak ister."

"He valla," diye araya girdi Hozan. "Bana deselerdi ben gıkımı çıkarmazdım." Ağır Kürt aksanına alışmak bir ayımı almıştı ama sonunda onu anlayabiliyordum. 

"Oğlum şu tiple komutanlar seni yanında dolaştırır mı la?" diye sohbete katılan kişi Gökhan oldu. 

"Sizin gibi forslu olmadığım için kusuruma bakma Gökhan gardaş."

"Deme lan öyle, takılıyorum sana," dedi, kolunu Hozan'ın omzuna atarak. "Hem cevabını versene 'ben bu tiple iki karı almışam' diye. Bu herif bir tane bulamamış daha." Beni işaret etti.

Hozan duyduğu şeyle oturduğu yerde gerilmiş ve gururla, "He valla," demişti tekrar. Suratında çocuksu bir gülümseme belirdi. Benden iki yaş büyüktü ve şimdiden dört çocuğu vardı herifin. Söylediğine göre ilk eşiyle on altı, ikinci eşiyle on dokuz yaşında evlenmişti. İmam nikahı olarak tabii.

"La Atilla!" Revirci Kazım beni yeni görmüş olmalı ki bulunduğu kalabalık türkü tayfadan ayrılıp yanımıza yöneldi. Bu sırada götünün arasına sıkışan donunu bacaklarını hafifçe aralayıp eliyle düzeltmişti. Asker gerçekten tuhaf bir yerdi. Hayatımda görmediğim kadar çeşit insan tanıyordum.

"Ne var?" diye sordum sırtımı yastığıma yaslayarak. Görevimi doğuda yaptığımdan mıdır nedir özellikle buradaki erkeklerin çoğunluğu hanzo ve keko tiplerdi. Aralarında eğitimsiz ve kendini pek de geliştirmemiş insan çoktu.

Benim gibi batıdan gelen tanıdığım tek kişi Gökhan'dı. O da kolları façalı, serseri bir tipti zaten. Çarşı izinlerinde sürekli karıya giderdi ve revirdeki hemşirenin belalısıydı. Sırf bu yüzden yüzbaşı yatakhanede bunu tokatlamıştı ama arlanmamıştı işte. Bu gidişle askerliğini çok uzatırdı.

"Bugün yanındaki kız kimdi?" diye sokuldu yanıma. Kazım, Konya'nın bağrından kopup gelen yüreği temiz, zihni pis bir adamdı. Yirmi dokuz yaşında, üç çocuk babasıydı ama askerdeyken eşine sadık olduğunu görmemiştim. "İlik gibiydi valla."

"Komutanın kardeşiymiş," dedim, sinsice sırıtarak. Kız da abisi gibi mavi gözlüydü ve iyi fiziğe sahipti. Yanından geçtiğimiz tüm erler ayaküstü boşalmıştı resmen. "Harbiden ilik gibiydi haaa."

"Yuttun mu lan doğru söyle," dedi, omzunu omzuma geçirerek. "Odasına girdiniz birlikte."

"Aynen yuttum," dedim gözlerimi devirerek. "Akalp da beni yuttu sonra."

Akalp meşhur komutanımızın soyadıydı. 

Serdar Akalp. 

İsme bak be.

"Deme lan," dedi üzgün bir şekilde. "O da mı askermiş? Konuştunuz mu? La anlat bir şeyler."

"Lise sondaymış," derken aklımda konuştuklarımızı canlandırıyordum. Öyle çok bir şey de konuşamadık aslında. On dakika sonra falan abisi kazulet gibi dikilmişti başımıza.

Söylediğimle Kazım üzüntü dolu sesler çıkarmıştı. "At gibi kız nasıl lise son olabilir?" 

"Kanki bu yeni nesil hep böyle," dedim dudağımı büzerek. Kanki lafı da burada ağzıma yapışmıştı. "Hormonlu geliyorlar."

"Diyen sanki kırkına merdiven dayamış," diye araya giren Hozan oldu. Yani haklı olabilirdi. Yirmi iki yaşında olarak bu sohbetteki en küçük kişi ben oluyordum.

"Neyse kankiler," diyerek yatağında gerindi Bülent. "Gece nöbeti beni bekler, ben uyuyorum şimdi." Battaniyesini kafasına çekip kıçını bize döndü.

"Çarşı iznine çıkıyor musunuz lan bu arada?"

"Çıkıyoruz tabii," diye cevapladım, Gökhan'ı. "Daha seni Valo'da sikeceğim, unutmadım."

"Sen anca yarrrrramı sikersin," dedi, eliyle işaret çekerek. 

"Görüşürüz," dedim kendimden emin bir şekilde. Tam da o sırada bölük komutanı yatakhanenin kapısında belirmiş ve, "Uyanık mısınız lan siz hâlâ?" diye gür sesiyle bağırmıştı. Dakikalardır susmayan türkücü tayfa adamın sesiyle sus pus olmuştu. "Türkünüzü siktirtmeyin lan bana, yatın da zıbarın!" Öylece arkasını dönüp giderken herkes hızlıca kendi yataklarına dağılmıştı.

"Bergil te kute," dedi üst ranzadaki Hozan. Kürtçe bilmiyor olsam da kute'nin sikmekle alakalı olduğunu bildiğimden istemsizce gülmüştüm.

Hepimiz de komutanlar karşısında sus pus durup adamlar beş metre uzaklaşınca ana avrat kayardık. 

"Şş, uyu hadi," dedim yastığımı kollarımın arasına alırken. Kimse bir şey demese yarım saat küfür edip dururdu şimdi.

Gözlerimi kapatıp kulağıma gelen fısıltılara rağmen uyumaya çalıştım. 

BİAT (GAY) (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin