Serdar'ın kazan dairesinde ağzımıza sıçıp bizi tüm koğuşa rezil etmesinin üzerine aldığım haberle sinirden köpürmüştüm. Sırf orada beni dövmek zorunda kalacak diye kimseyi dövmese de dövmekten beter etmişti hepimizi.
"Sana inanamıyorum." dedim sinirle odasına girerken. "16 saat nöbet mi yazdırdın? Cidden mi?"
"İşime burnunu sokma." diye tersledi beni.
"Arkanı dönüp gidemezdin değil mi?"
"Bana niye yalan söylüyorsun?" derken o da en az benim kadar sinirliydi.
"Yalan söylediysem söyledim. Problemini benle hallet o zaman! İnsanların keyfini sikip atma!" diye patladım. Gerçekten, aşırı sinirlenmiştim. Bana olan sinirinden ve kıskançlığından yapıyordu.
"Sesini alçalt." dedi uyarır bir tonda.
"Alttan alan taraf olmaktan sıkıldım." dedim, sinir olmuş bir şekilde. "Sürekli her dediğini yapıp tartışma çıkarmamaya çalışıyorum. Ama niyeyse bunu sadece ben yapıyorum."
"Neyi alttan aldın lan sen? Ne oldu da neyi alttan aldın?" diye bağırarak bir anda masaya vurduğunda gözlerimi kısarak baktım ona.
"Nankörsün sen." Ellerimi masaya yaslayıp ona eğildim. "Bundan sonra böyleyim, neleri alttan aldığımı daha iyi anlarsın böylece."
"Asabımı bozma benim. Nerede görülmüş askerlerin fasıl gecesi düzenlendiği, ha? Arkamı dönüp gideyim mi? O tüttürdüğünüz sigaralar bir sönmese, katliam olur lan burada!"
"Senin amacın o değil! Bunu ikimiz de biliyoruz Serdar!"
Ellerini yumruk yapıp dişlerini sıktı. "Atilla çık git. Elimden bir kaza çıkacak sonra."
"Ne? Beni mi döveceksin? Onu da yap amına koyayım! Az yaptın ya, onu yap!"
Hızlıca ayağa kalkıp omzumdan tutarak beni kapıya sürüklediğinde ondan kurtuldum. "Beni böyle kovamazsın."
"Çok sinirliyim, çık odadan." derken sakin kalmaya çalıştığı belliydi.
"Şimdi bu odadan çıkarsam bir daha gelmem." dediğimde birkaç saniye bana baktı. "Ona göre kov beni."
Bir elini kapıya yaslayıp elini saçlarından geçirdi. Nefesleri hızlıydı.
"Beni kendinle tehdit etme." dedi öfkeyle. Ama biraz daha sakinleşmişti şimdi. "İşimi yapmak zorundayım."
"Böyle yapacağını bildiğim için sana yalan söyledim." Kollarımı bağladım. "Her zaman işini benden önde tuttun."
"Olması gereken bu."
"Böyle diyerek işin içinden sıyrılamazsın."
"Sen ne olsun istiyorsun?" dedi hesap sorarcasına. "Önce onu bi söylesene."
Birkaç saniye dik dik ona baktım. "Bir şey olsun istemiyorum." dedim. "Diğerlerini 12 yap ben onların tutmadığı nöbeti tutarım."
"Nöbeti siktir et şimdi." Bana yaklaştı. Dibime girdiğinde gözlerimi duvara çevirdim. "Başka bir dert var sende."
"Derdim yok."
"Atilla? Beni kandırmaya çalışma." Eliyle yanağımdan kavrayıp mavileriyle gözlerimin içine baktığında kalbim tekledi. Ona ne kadar sinirli olursam olayım, bütün buzlarımı anında eritebiliyordu şu bakışıyla. "Ne var ağzında. Söyle." dediğinde içime uzun zamandır dert olan o sıkıntıyı ona söyledim.
"Biz neyiz?" diye sordum bir anda. Kaşları havalandı. "Sevgili değiliz, yatak arkadaşı değiliz. Senin de isim koymaya pek niyetin yok gibi. Gönül eğlendiriyorsun sanki." dedim tek nefeste.
"Olay bu mu yani?" Kaşlarını kaldırdı.
"Evet. Kıskançlık krizine girip ağzıma sıçmayı biliyorsun ama daha ne olduğumuz bile belli değil."
"Birincisi gönül falan eğlendiriyor olsam bunca süre böyle davranmazdım. Çoktan postalardım seni."
"Allah razı olsun." diyerek onu kendimden ittirmeye çalışsam da cüsseli vücudu gram hareket etmemişti.
"Lan bir dinlesene." Bıkkınlıkla nefes üfledi.
"Tamam, sadaka sözlere gerek yok." dedim yeniden ittirerek. Yine oynamamıştı ayı herif. "Bıkmış hissediyorsan uzatmam. Sikişmeye devam ederiz." diye bilerek son cümleyi söyledim.
"Ben seninle uzun süredir sikişmiyorum ki." dediğinde alayla baktım ona. Şimdi bunu da mı inkar edecekti? "Ben seninle sevişiyorum. Arada fark var." dediğinde gözlerimi kırpıştırdım.
"Ne fark var ki?" dedim, anladığım halde. O sözler ağzından dökülmeden rahata ermeyecektim, biliyordum.
"Ulan, yandım yandım kül oldum. İlla söylemek mi lazım? Gözümden, dokunuşumdan anlamıyor musun?" diye serzenişte bulunduğunda dudaklarım kıvrıldı.
"Aşık mısın bana?" dedim, şımarık gülümsememle.
"Aşığım." Tereddütsüz bir şekilde onayladığında karnımdaki amına koduğumun kelebekleri aynı anda uçuşa geçti.
"Ben de aşığım, ne yapıcaz?" dedim elimi belime atarak. Bir eliyle yanağımı okşayıp şefkatle gözlerimin içine baktı.
"Bilmem." diye mırıldandı ve sırıtarak ekledi. "Sevgilim."
Söylediği kulaklarımda milyonlarca kez yankılandı belki de. "Sevgilim..." dedim kısık sesle. Gülümsedim. "Gel buraya." Kollarımı boynuna sarıp dudaklarını öpmeye başladım.
Resmen... Resmen sevgili olmuştuk.
OLM KIRAMADIM LA SİZİ
kıymetimi bilin ;)bu arada BU NE LAN
262k hikaye arasından 2 numaraya yerleşmiş kitap bu hepimizin başarısı biz bir aileyiz kekw şaka maka okuduğunuz için teşekkür ederim valla böyle bi şey asla beklemiyodum hatta okunmaz diye ilk yazmaya başladığımda birkaç kişiye karşılıklı vote için mesaj falan atıyodum amk sşgpalgüalgüama
bu arada yarın 1. ayımızı da dolduruyoz. hem bir ay hem de 100k şerefine bir bölüm atmayı çok isterdim ama bayramda harbiden çok yoğunum şu üç dört gün geçsin yeniden sahalardayım merak etmeyin
son olarak kurban bayramınız mübarek olsun. bol bol et yiyin, ne demiş atalarımız et girmeyen yere dert girer ;)
hadi eyvallah 🤙🏿
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİAT (GAY) (+18)
General Fiction(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.