"Atilla! Beni bak!"
"Ne var anne?" dedim kapıdan dışarı adımlarken. Arkadaşlarla akşam buluşacaktık ama evde oturmaktan ve annemin laflarını yemekten evden erken çıkmak istemiştim.
Kapı ağzında ayakkabılarımı giymekle uğraşırken annem elindeki koca bıçakla kafamda dikilmişti. Bir an beni onunla kesecek diye korkmuştum.
"Baban bunu Mahmut'a versin de bilesin." dediğinde bir şey demeden bıçağı aldım. Askerden döneli bir buçuk ay olmuştu.
Annemle zaten bir arada iki gün kaldığımızda anında kavga dövüş yaşıyorduk. Daha dün yine gereksiz bir konudan tartışma çıkmıştı. Bu kez ben haklı olduğumdan surat yapıyordum.
"Veririm." dedim bıçağı alarak.
"Düzünmüşsün." Elini beline atıp söylediğinde birkaç saniye dik dik ona baktım. Düzünmüşsün dediği de eşofman değil de pantolon giymiş olmamdı. "Kaçta gelirsin?"
"Bilmiyom, arkadaşlara bağlı."
"Geç gelme."
"Çocuk değilim." dedim, ifadesiz sesimle. "Karışma bana." Cevap vermediğinde bir şey demeden arkamı dönüp bizim manava doğru ilerlemeye başladım.
"Selam aleyküm." diyerek koca göbekli esnafların arasına daldığımda hepsi selam vermişti. Hava soğuk olduğundan hepsi bir çay almıştı eline. Çay çok seven bir insan olmasam da esnaf ortamında tadı da bi başka oluyordu.
"Salih bana şekersiz çay kap gel." Küçük çocuğa söylediğimde koşarak sol çaprazdan kahveye girmişti.
"Askerlik yaramış." dedi Salih'in babası gülümseyerek. "Tam delikanlı olmuşsun."
"Sağ olasın Muhammed amca." diye mırıldandım. "Sen de görmeyeli gençleşmişsin sanki." Valla aksine adam daha da çökmüştü ama yalan söylemek parayla mı sanki? Adamın gönlü hoş olsun maksat.
"Deme yav." dedi utangaç gülümsemesiyle. Koca göbeğini kaşıdı. "Bene sanki tersi gibi geliyo."
"Yok yok, iyisin maşallah." diyerek yalanıma devam ettim.
Sonra babama döndüm. "Baba annem şunu verdi, Mahmut'a versin dedi. Kör galiba." diyerek bıçağı babama uzattım.
"Veririz bugün." diye mırıldandı. Alıp tezgahın üzerine koydu.
Salih elindeki çay bardağını bana uzattığında alıp bir yudum içtim. "İşler nasıldı bugün?" diye sorduğumda herkes keyifsiz bir ifadeye bürünmüştü.
Hepsi işlerin kesat oluşundan dert yakınırken bir şekilde zaman geçmişti.
Bizim gençler en sonunda buluşup içkilerimizi alıp tepeye çıktık. Çelik, Birol ve Baran.
"Oğlum hala sabah beşte uyanıyorum." dedi Baran, gözlerini ovalayarak. Onunla aynı dönemde gidip gelmiştik askerlikten. Ankara'da mis gibi yapmıştı askerliğini. "Travma gibi lan, atlatamadım."
"Benimki de yaklaşıyor." dedi Çelik. Bir yıl önce işletmeden mezun olmuştu. Şimdiyse diplomalı bakkallık yapıyordu amk salağı.
Aramızda en büyük olan Birol'du, yıllar önce askerliğini yapsa da hala evlenmemiş matematik öğretmenimizdi. 34 yaşındaydı.
"Kısa dönem oğlum, çabuk geçer." diye mırıldandım. Askerlik hakkında konuşmak istemiyordum. Zaten hep aklımdaydı, bir de konusu açılınca daha da bir deşiliyordu yaram.
Çünkü birkaç gün önce Whatsapp'taki profil resmi de gitmişti.
"Senin düğün ne zaman?" diye sordum Baran'a. Memleketinden yani Mardin'den bir kızla nişanlanmıştı bir yıl önce. Kız Mardin'de yaşıyordu, evlenince Aydın'da yaşayacaklardı.
"Altıncı veya yedinci ayda düşünüyoruz kanka. Kına Mardin'de, düğün burada olacak."
"Valla ne yalan söyleyeyim, kız asker yolu gözlemez diye düşünüyordum. Esaslı birini bulmuşsun kardeşim." dedi Birol, takdir edercesine.
"Seviyoruz be abi." dedi gülümseyerek. İlk kez sevdiğine bu kadar sadık bir erkek görüyordum.
"Allah'ın izniyle tek yastıkta kocayın."
Elimdeki birayı sallarken bir an benim de Serdar'dan böyle bahsettiğimi düşündüm. Az mıydı, 10 ay boyunca birlikte, yan yana geçirmiştik vaktimizi.
Elim boynumdaki künyeye gitti ve parmaklarımın arasında hafifçe okşadım.
Çok özlüyordum. Çok.
Biramı kafaya diktim. Birkaç koca yudumla şişenin dibini gördükten sonra, "Allah kimseye gönül yarası vermesin." dedim şişeyi yere atarak. Diğer şişelerin üstünde tiz bir ses çıkararak devrilmişti.
"Sen askerde birine tutulmuş gibisin." dedi Birol eliyle bacağıma vurarak. "Anlat hele."
"Yok be abi." Uzaklara baktım. "Olmayacak duaya amin demek gibiydi benimki. Anlatmak için çok zaman geçmesi lazım üstünden." dediğimde bir şey dememişti.
Hiçbir zaman anlatamayacağımı biliyordum.
"Kardeşim." Kolunu omzuma attı. "Bir kadın uğruna yıllarımı harcadım, o da kahpenin teki çıktı. Siktir olup gitti. Takılı kalmak insana zarar, bak yoluna." Kafamı salladım sadece.
Bilmiyordu ki bendeki tüm yollar sadece Serdar'a çıkıyordu.
Kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde
Bir türlü kendimi avutamadım
Kaç gece ağladım böyle gizlice
Ne yaptımsa seni unutamadımbugün de atillaya yakıyoz 🚬
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİAT (GAY) (+18)
Ficción General(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.