"Sakın bana o kızla buluşucam deme Atilla." Serdar'ın otoriter sesi öfkeyle karışık bir biçimde kulaklarıma ulaştığında gözlerimi caddede geçen insanlara çevirip derin bir nefes aldım. Son güne kadar belki koz istemez diye beklemiştim ama anam yarına randevu ayarladığını söylemişti. Ben de mecbur Serdar'a söylemiştim. Şimdiyse ondan azar işitiyordum.
"İstemiyorum ama annem zorluyor." dedim sıkıntıyla. "Hayır dedim, hayır. Anlamıyor ki."
"Eşek kadar adamsın, annenin lafı mı geçiyor sana?"
"Hayır da-"
"Ee daha ne? Kızla buluşursan beni arayıp sorma." diyerek son noktayı koyduğunda ona baktım uzun uzun. Kıskançlığı çok hoşuma gidiyordu.
"Aşkım." diye mırıldandım. "Vallahi billahi çok seviyom seni. Her bi parçam sana ait zaten."
"Olmasın da göreyim."
"Haşin erkeğim benim." Elimi boynumdaki künyeye attım ve okşadım. "Ortalıktan kaçmam lazım benim yarın. Bir anda yok olmam lazım."
"Biletini alayım, gel buraya." dediğinde, "Keşkee." diye mırıldandım. "Niye olmasın?" dedi Serdar. "Gel, yaşayalım birlikte."
"Bu bir evlilik teklifi mi?" dedim alayla gülerek.
"Evet."
İlk başta beynime tam oturmadığından konuyu tiye alıp değiştirecektim ki cevap beni afallattı. "Hım?" dedim anlamayarak.
"Niye böyle yaşıyoruz? Kuralım bir hayat birlikte. İstemez misin?" Mavi gözlerinden ciddiyetini seçmiştim.
"İsteyip istememek değil ki olay." diye mırıldandım. "Yapamam. Ne yapsınlar bensiz?"
"Bizi söylemeyeceksin yani hiç?" Tek kaşını kaldırdı.
"Sen söyleyecek misin sanki?" İlk kez bu konuları konuşuyorduk.
"Söyledim bile."
Sessizlik.
Bir an kalakaldım. "Nasıl?" dedim anlamayarak.
"Söyledim Sevda'ya. Atilla'yla aşığız diye. O da söylemiş annemlere. Annem aradı, doğru dedim."
"Bana niye söylemedin?" Şaşkındım. Ne diyeceğini bilmiyordum.
"Yeni oldu."
"Ne dediler?"
"Hiçbir şey. 30 küsür yaşında adamım Atilla, uzaktayım. Laf söyleme hakları yok zaten." Bir şey demedim. Bir anda dertlenmiştim.
"Kapatalım mı?" diye sordum üzgün olduğumu gayet net belli eden sesimle. Serdar'sa itiraz etmedi.
"Ararım gün içinde." dediğinde kafamı salladım ve aramayı kapattım. Telefonu masanın üstüne bırakırken aklım dolup taşıyordu.
Annem ve babam beni, tek çocuklarını, oluğu gibi kabul etmeyecekse onlara bel bağlamam ne kadar doğruydu? Şimdi değilse eninde sonunda söylemem gerekmeyecek miydi? Serdar'la ya da Serdar'sız... Zaten evden kovulacaksam beni gerçekten seven bir adama gitme ihtimalim vardı zaten.
Daha fazla düşünmedim bile. Ayağa kalkıp hızlıca dükkanı kapatıp kilitledikten sonra karanlık sokakları hızlıca yürüyüp eve girdim.
"Niye erken geldin oğlum?" dedi annem kapıyı açtığında. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girerken bacaklarım titriyordu. Sanki bir anda hava buz kesmişti.
"Anne gelsene bir içeri, size diyeceğim var." diyip içeriye ilerledim. Babam televizyon izliyordu. Ben odaya girdiğimde, "Hoş geldin oğlum." diye mırıldandı. "Sıkıldın mı bugün?"
Tam karşısına oturup ellerimi dizlerime attım. Annem de merakla babamın yanına oturup bana bakmaya başladı. "Noldu, bir sıkıntı mı var yavrum?" dedi annem.
"Anne ben yarın Pınar'la buluşamam." diye mırıldandım. Nereden gireceğimi bilmiyordum.
"Niye ki?" Çok meraklanmıştı.
"Ben zaten birini seviyorum. Askerdeyken tanıştık, birlikteyiz o zamandan beri de. Söyleyemedim size bir türlü."
Babam da annem de göz göze geldi. "E tamam oğlum, ne güzel." dedi babam, mutlu olmuştu. "Adı ne hanım kızımızın? Kimdir, kimlerdendir?"
"Baba." dedim. Babam olduğu yerde dikleşip baktı bana.
Söyleyebilirim. Cesaretimi toplamam lazım. Söyleyebilirim. Söyleyebilirim.
"Baba." dedim tekrardan. Derin bir nefes çektim içime. "K-ız değil."
Öyle bir sessizlik çöktü ki resmen üçümüz de nefeslerimizi tutmuştuk. İlk tepki annemin elini ağzına götürmesiyle geldi.
"Kız değil ne demek Atilla?" dedi babam gür çıkan sesiyle. "Ne demek istiyorsun?"
"Erkek." dedim.
"Bir erkeği seviyorum baba, Serdar'ı seviyorum."
-
Üstümde bir montumla çıktım evden. Sessiz sessiz ağlayarak yürürken babamın nefretle, tiksintiyle suratıma bakıp 'benim ibne bir oğlum yok' diyişini hatırlayarak yürüdüm yolları.
Yine de elim telefonuma gitti. Düşünmeden en üstteki isme tıkladı. "Serdar." diye hıçkırarak açtım telefonu.
"Yavrum? Bir şey mi oldu?"
"Serdar ben seni çok seviyorum." dedim, gözlerimden yaşlar akarken. "Çok seviyorum. Niye böyle oldu?"
"Ne oldu? Niye ağlıyorsun?" Sesi öfkeli gelmişti çünkü birilerinin beni üzüyor olmasından nefret ediyordu.
"Ne olur gel." dedim yalvarırcasına. "Gel, beni kendimden kurtar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİAT (GAY) (+18)
Fiksi Umum(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.