"Allah'ın sopası yok işte." dedim sırıtarak. Gökhan'sa içli bir nefes çekmişti.
Memlekete döndüğünde meyhanede tanıştığı bir kadına aşık olmuştu. Ve kadının hayat kadını olması dışında bir problem yoktu. Yani benim için hiçbir zaman yoktu ama Gökhan itine sağlam bir ders olmuştu.
"Şeref, haysiyet diyordun yavrum, noldu?" dediğimde sıkıntılı bir nefes çekti içine. "Senden önce ne olduğunun bir önemi olmadığını anladın mı şimdi?"
"Ben onu o hayattan kurtarırım." diye mırıldandı. "Dedim, askerlik bitsin sana ben sahip çıkarım dedim."
"Üç günlük tanıdığı bir adama güvenmeyi seçerse tabii." Kafamı salladım. "Bir de ona günde kaç adamın böyle söylediğini düşün."
"Sen onlar gibi değilsin, farklısın dedi."
Bunu duyduğum an sağlam bir kahkaha patlattım. "Sen de inandın mı?"
"Gülme, amına koyarım." dediğinde hızlıca gülüşümü sildim. Bu kadar üstüne gitmek yeterliydi.
Yanına oturup kolumu omzuna attım. "Kanki eğer cidden sevdim diyorsan, o da seninle olmak istiyorsa kimsenin sözünü dinleme. Namus bir kadının bacak arası değildir."
"Öyle mi diyorsun?" dedi masum bir tavırla. Kafamı salladım.
"Tabii bunun için askerliğin de bitmesi lazım kanki." dediğimde kafasını sallamıştı. "Biraz uslu dur bundan sonra. Bir kadına sahip çıkmayı düşünüyorsan önce kendine sahip çıkman lazım. Yoksa sana güvenip de gelmez kollarına."
"Doğru diyorsun." diye mırıldandı.
"Neyse, yokluğumuz fark edilmeden gidelim geri." dediğimde bir şey demeden izmariti yere atıp ayağıyla ezdi. Öğle yemeğinden sonra ufak bir kaçamak yapmıştık.
Bugün dışarıda işi olduğu için Serdar'la denk gelememiştik. Bir hafta boyunca onun özlemiyle yanıp tutuşmuştum.
Her ne kadar her gün konuşsak da onun yanında olmakla aynı değildi işte. Dün yoldaykense bugün askeriyede olmayacağını öğrenmiştim.
Ertesi gün büyük bir görev aşkıyla yanıp tutuşarak görev yerime gittin. Karnımda resmen sikik kelebekler uçuşarak bekliyordum Serdar'ı.
Çok geçmeden koridorda Serdar göründüğünde heyecanla gülümseyerek ona baktım. Beni gördüğünde o da gülümsemişti.
Yanıma geldiğinde ikimiz de koridor ortasında birbirimize sarılmamak için zor duruyorduk.
Anahtarını çıkarıp kapıyı açtığında beni yakamdan tutup odaya çekmişti hızlıca. Vücudumu kapıya yaslayıp dudaklarımdan öpmeye başladığında memnuniyet dolu bir mırıltıyla anında kollarımı boynuna dolayıp onu öpmeye başladım.
"Çok özledim." diyerek boynumdan derin bir nefes çekti.
"Ben de." diyerek onu yeniden öpmeye başladığımda kapıyı kilitleyip beni masaya yürüttü. Öpüşmeye devam ederek masaya oturup bacaklarımı kalçasına sardım. Bir süre daha öpüştükten sonra geri çekildim.
"Ne yaptın yokluğumda?" diye sordum, sakalsız yanağını okşayarak.
"Öyle iş güç." diye mırıldandı. "Sen?"
"Ful yattım. Akşamüstü manava gittim sadece birkaç saat, öyle."
"Dinlenmişsindir." dedi, saçlarımı hafifçe okşayarak. Kafamı salladım. Geriye çekilip elini cebine attığında ona baktım.
Oradan birkaç şıkırtı sesi geldiğinde merakla eline baktım. Çok geçmeden oradan iki adet künye çıkardı.
"Bu ne?" dedim birini bana uzattığında.
"İkimize aldım." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırarak künyenin üstüne baktım. Üstüne sonsuzluk işareti basılmıştı.
"Çok güzel bu." dedim gülümseyerek. "Teşekkür ederim." Uzanıp yanağından öptüm. "Taksana." diyerek künyeyi ona uzattığımda alıp boynuma taktı. Ben de onun elindekini alıp onun boynuna taktım. Dikkat edilmediği sürece asker künyesinden farksızdı.
"Kolye içtimasına başlayacağım bundan sonra." dediğimde gülerek yanağımı sıkıştırdı. "Her gün beş kez kontrol."
"Başlayabilirsin." Parmaklarını parmaklarıma geçirdi. "Aklımda sen varsa bu da hep boynumda olur."
"Seni seviyorum." dedim, birleşen ellerimize baktıktan sonra. Dudakları kıvrıldı. Kollarını bana sıkıca sarıp yüzümü göğsüne yasladı. Ben de anında kollarımı beline sardım.
Ben hayatımda ilk kez... birini bu kadar çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİAT (GAY) (+18)
Genel Kurgu(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.