"Bence şunu giy." Yatağa altında sadece havlusu varken oturmuş Serdar ne giyeceğime karar verirken bense heyecandan bayılacakmışım gibi hissediyordum.
Bugün Serdar'ın ailesi buraya geliyordu. Üç günü burada geçireceklerdi ve bunun haberini de birkaç saat önce vermişlerdi.
Söylediği gömleği üstüme tutup aynadan kendime baktım. "Oldu mu sence?" Sonra kafamı salladım. "Evet oldu bu. Sen de kalk giyin Serdar. Ne diye oturuyorsun?"
"Bir pantolon bir tişört giymeyecek miyim zaten, acelem ne?" Dirseklerinin üstüne yaslanıp bacaklarını açtığında gözlerim havlunun açıkta bıraktığı bacaklarına kaydı. Tam karşısına adımlayıp havlusunu tamamen açtım. "Bu oyuna gelmem, üstünü giy."
"Tüh." dedi sırıtarak. Sonra çıplak belimden tutup beni kendine çekti. "Çok ümitliydim oysa." Üstüme çıkıp dudaklarını boynuma bastırdı.
"Daha yapacak çok şey var. Oyalanmayalım." desem de beni dinlemeyip boynuma ve köprücük kemiğime öpücükler kondurmaya devam etti. Elimi ensesindeki saçlara atıp çekiştirerek kafasını kaldırmasını sağladım.
"Yavrum, sikişecek vaktimiz yok." Dudağından öpüp onu üstümden ittirdim ve ayağa kalktım. Dolaptan giyeceği kıyafetleri çıkarıp çıplak vücuduna fırlattım. "Arabada bekliyorum, giyin ve gel."
Cüzdanımı ve araba anahtarını alıp odadan çıktım. Evde bir sürü eksik olduğundan markete gitmemiz gerekiyordu. Mutfağa göz atıp az çok ne alacağımızı planladıktan sonra arabaya geçtim. Birkaç dakika sonra da Serdar geldiğinde arabayı çalıştırıp şehrin en büyük marketine sürdüm.
"Market arabası alsana bir tane." dediğimde bir tane araba alıp yanıma geldi. Reyonları gezip ihtiyaç olan her şeyi arabaya doldurmaya başladık.
"Sevda sever mi çikolata falan?" diye sordum abur cuburların önüne geldiğimizde.
"Sorsan sevmez ama yer hepsini." Birkaç parça abur cuburu da arabaya attım. Araba tamamen dolmuştu. "Yeter herhalde bunlar?"
"İki aydır böyle bi alışveriş bile yapmadık." Evde yemek yapmadığımız için ihtiyaç da duymuyorduk.
Kasaya doğru giderken kişisel bakım kısmı gözüme çarpmıştı. "Şampuan da almamız lazım." diyerek şampuanların olduğu reyona ilerledim. Sürekli kullandığımız markayı gözlerimle ararken Serdar, "Çilek aroması seviyor musun?" diye sordu.
Beynim otomatik olarak kasaya yakın yerdeki dondurmalara gitmişti. Dondurmalardan bahsediyor sanıyordum. "Çikolatalı daha çok severim." diye mırıldandım ona bakmadan.
"Çikolatalı mı, hımm." diye mırıldandığını duydum. En sonunda kullandığımız şampuanı bulmuştum. "Ondan yok."
"Yok mu?" diyerek bakışlarımı ona çevirdiğimde zannettiğimin aksine dondurma dolabının önünde değil cinsel sağlık reyonunun önünde duruyor olduğunu gördüm.
Elindeki çilek aromalı kayganlaştırıcıyı bana gösterdiğinde gözlerimle anında etrafı taradım. Gülmemek için kendimi tutarken kafamı iki yana salladım.
"Tadına bakmak lazım tabii." diyerek kayganlaştırıcıyı arabaya fırlattı. Bir şey demeden şampuanları da koyup kasaya ilerledim.
Alışveriş sonrası eve gelip yemek yapmıştık. Her şey hazır olduğunda da havalimanına ailesini karşılamaya gittik.
"Çok heyecanlandım." diye mırıldandım, yerimde duramazken. Onlarla ilk kez tanışacaktım ve açıkçası biraz da gerilmiştim. Serdar'la birlikte yaşadığımızı biliyorlardı. Hatta bir keresinde telefonda da annesiyle konuşmuştum ama öyle üstünkörü bir sohbetti. Şimdiyse resmen üç gün geçirecektik birlikte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİAT (GAY) (+18)
General Fiction(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.