XXXIV.

42K 2.4K 415
                                    

Eve girdiğimden beri tuhaf bir sessizlik vardı odada. Ben bir şeyler söylemek istiyordum ama Serdar suratıma bile bakmıyordu.

"Keyif çattın mı orada?" dedi bana dik dik bakarken. "Eğlenip gelmişsindir şimdi."

"Eğlenmek mi?" Afallamıştım. "Lan sen nefes alabiliyor muydum onu sorsana önce."

"Siktir olup giderken hiçbir şey umurunda değildi." dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Sinirliydi. Ve bu siniri bile çok önemliydi aslında. Umurunda olmamış olmasından çok daha iyiydi. "İki ay sonra niye geldin?"

"Birincisi..." dedim, sakin kalmaya çalışarak. "Ben bu iki ayda senden başka kimseyi düşünmedim tamam mı? Bunu böyle bil." dedim. "Senden sonra kimse olmadı."

"Bir önemi yok." Omuzlarını silkti. Umursamaz görünmeye çalışsa da söylediğimin onu rahatlattığı belliydi.

"Benim için var ki söylüyorum." Ellerimi birleştirip dirseklerimi dizlerime yasladım. "Sen?" diye sordum büyük bir merakla. O künye boynunda değildi ya, tam o andan beri kurt düşmüştü içime. 

"Bu seni ilgilendirmez." 

"Serdar şurda adam gibi konuşmaya çalışıyorum, sinirimi bozma benim." dedim, sinirle. "Birisi olduysa söyle, şimdi siktir olup gideyim. Acımı da yaşamaya devam edeyim."

Sessiz kaldı.

"Biriyle birlikte oldun mu?" diye tekrarladım sorumu. 

"Hayır." dedi, ifadesiz sesiyle. "Olsaydı da önemi yoktu, giden sendin sonuçta."

"Önemi vardı, ben gavat değilim."

Alayla güldü. "Aynen." dedi sadece. 

Dişlerimi birbirine bastırarak ona baktım. O da doğruca gözlerimin içine bakıyordu. Sinirli olmamam gerekliydi. Ben kendimi affettirmeye gelmiştim. Ama öyle bir davranıyordu ki kalkıp gitmemek için zor tutuyordum kendimi. 

"Seni seviyorum ve senden uzakta, sensiz yapamıyorum." diye mırıldandım. Götü toparlamam lazımdı, dağıtmam değil. "Bu yüzden bana bir şans vermeni istiyorum. Hatamı telafi etmem için."

"Sana olan güvenimi kırdın." dedi, sırtını koltuğa yaslayarak. "Hatanı kolay kolay telafi edemezsin." Bana yaktığı yeşil ışıkla oturduğum yerden kalkıp tam karşısında ayakta durdum. Dizlerim dizlerine değiyordu. 

"İki ay sonra gördüm, sarılamadım bile sana." Dudaklarımı büzdüm. "Bundan sonra sana sarılıp seni öpemeyecek miyim?" diye sordum, masum bir şekilde.

Bu halime kıyamayacağını biliyordum. Şimdi olmasa da üç beş sefer sonraya kıvama gelirdi. Elini tutup iki elimle sıkıca kavradım. "Yemin ederim, bu kadar sevdiğimin bile farkında değildim Serdar." 

Elini geri çekti. 

"Neyse." diyerek ayağa kalktı. "Saat geç oldu. Yat uyu burada." diyerek beni arkasından bıraktı ve salondan çıktı. Ayakta öylece durup arkasından baktım. Odasına girip arkasından kapıyı kapattı. Birkaç saniye ayakta dikildikten sonra umursamadan onun odasına girdim ve kapıyı kapattım. 

"Ne var?" dedi uzandığı yataktan bana bakarak. Hiçbir şey demeden yanına gidip yatağa uzandım ve ona arkadan sarıldım. Vücudu gerilmişti.

"Özledim." dedim ve sırtından öpüp kokusunu içime çektim. Bu yaptığımın yüzsüzlük olduğunu biliyordum ama Serdar'ın beni ancak bu yüzsükle affedeceği ayrı bir gerçekti. "Senden ayrı uyumam." 

Yerinde huzursuzca kıpırdanıp bana doğru döndü.

"Böyle mi yapacaksın gerçekten?" diye sorarken sesi sertti.

"Beni affetmen için her şeyi yaparım." diye cevapladım.

"Seni affedeceğimi mi düşünüyorsun?" diye sorduğunda birkaç saniye ona baktım.

"Öyle bir ihtimal yok mu yani?" dedim ciddileşerek. Sadece bana baktı.

Uzandığım yerden doğrulduktan sonra, "Sana iyi geceler." diyerek yataktan kalktım.

"Nereye?" Yataktan doğrulmuştu.

"Bana böyle yapmana dayanamıyorum." Sonlara doğru sesim titremişti. Gerçekten de çok acımasızdı. Ve bu durum canımı yakıyordu.

Dolu dolu gözlerimle odadan çıkıp salona bıraktığım montumu elime aldım. Arkamı döndüğümde kapı ağzında Serdar'ın duruyor olduğunu gördüm.

"Bir yere gitmiyorsun." Kollarını göğsünde birleştirdi.

"Ama gitmek istiyorum." diyerek yanından geçmeye çalıştığımda kolumdan tutmuştu.

"Gidecek bir yerin olmadığını biliyorum Atilla. Gitmene izin vermeyeceğim."

Mavilerine baktım. Gözlerine bakmamla bu kez kendimi tutacak güç bulamadım kendimde. Yaşlar gözlerime hücum ederken, "Neden böyle yapıyorsun?" diye sordum. "Beni gördüğünde sarılmayacak, öpmeyecek kadar mı özlemedin beni?" Yaşlar gözlerimden aktı. "Tamam, sinirlisin ama özleminden çok mu daha fazla Serdar?"

Bir şey demeden beni kendine çekip kafamı göğsüne yasladığında anında kollarımı beline sardım ve kolları arasında ağlamaya devam ettim.

BİAT (GAY) (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin