XXIII.

56K 2.6K 346
                                    

Zaman çabuk geçiyordu. Şafak git gide azalıyordu. Bu sabah uyandığımda 187 gün kalmıştı. Ve göz açıp kapayıncaya kadar askerliğin de biteceğini biliyordum.

Eve dönmek istiyor muyum?
Kesinlikle evet.

Serdar'dan uzaklaşmak istiyor muyum?
Kesinlikle hayır.

Geçen zamanda sikişmeye devam etmiştik ama son birkaç haftadır ona karşı hislerimin artık sadece sikişmekten ibaret olmadığını kabullenmiştim ve tam bir kız gibi 'biz şimdi neyiz' tribine girmeye başlamıştım. Onun herhangi bir ilerletme kaydetmemeye çalışmıyor olması da moral bozucuydu.

"Komutanım." dedim çenemi avucuma yaslayarak. "Ben çok sıkıldım." Mavi gözlerini bana çevirdi. Allah'ım çok kusursuzdu... Böyle bir adamın gerçek olması bile olağanüstü gibi geliyordu.

"Ne yapmak istersin?" diye sordu tıpkı benim gibi çenesini eline yaslayarak.

"Bilmiyorum, burada yapacak hiçbir şey yok." dedim bıkkın bir şekilde. Gerçekten de Serdar olmasa şu zamanlar hiç çekilecek dert değildi burası. Onunla bir şekilde vakit geçiriyorduk hiç değilse.

"Oyun girelim mi?" diye sorduğumda gülüp kafasını iki yana salladı.

"Ergen çocuklar gibisin." dese de kendi telefonuna uzanmıştı. "Girelim bakalım." Bir süredir canımız sıkıldığında onu Pubg girmeye zorlamıştım ve sırf benim için telefonuna oyun indirmişti.

Cebimden telefonumu çıkarıp oyuna girmek üzereydim ki tam da o sırada masanın üstündeki askeriye telefonu çalmıştı. Serdar anında telefonu açtığında merakla ona baktım. Önemli bir durum olmadığı sürece o telefonun çaldığını duymamıştım.

Konuşmasından anladığım kadarıyla köye inen teröristlerle ilgili bir ihbar alınmıştı.

"Anlaşıldı." dedi Serdar ciddi ses tonuyla. Telefonu kapattıktan sonra oturduğu yerden hızlıca kalktı.

Allah'ım canım sıkıldı derken böyle bir olayı istemiyordum.

"Tüm komutanları toplantı odasına çağır." diyerek odadan çıktığında ben de hızlıca bana verilen emri gerçekleştirdim. Bir çoğunu arayarak, açmayanların da odasına giderek haberdar ettim.

Çok geçmeden üç araç hazırlanmış ve bazı erleri de yanlarına alarak göreve hazırlanmaya başlamışlardı. "Ben de geleceğim." dedim Serdar'ın peşinden odaya girerken.

"Hayır." dedi umursamaz bir tavırla. "Burada kal."

Kaşlarımı çattım. "Neden?" diye sorduğumda cevap vermeden yanımdan geçmeye çalıştı ama hızlıca göğsünden tutarak onu hafifçe geriye ittirdim.

"Serdar." dedim sinir olmuş bir şekilde. Beni geride bırakmasını istemiyordum. "Gelmek istiyorum."

"Atilla, gelmeyeceksin." diye inat etti. Bir kere inadı tuttuğunda onu ikna etmenin fırsatı olmadığını biliyordum.

"Ya sana bir şey olursa?" dedim, endişeli bir şekilde. "Terörist diyorlar Serdar."

"En azından senin güvende olduğunu bilirim." dediğinde dişlerimi birbirine bastırarak dik dik baktım ona. "Yavrum." dedi hızlıca dibime girerek. Yanaklarımdan avuçlayarak gözlerimin içine baktı. "Sözümü dinle."

Bana ilk kez yavrum diyişiyle mi yoksa mavileriyle gözlerime bakışıyla mı bilmiyorum itaatkar biçimde kafamı salladım. Sanki itiraz etme yetim bir anda elimden alınmıştı.

Uzanıp dudağımdan sıkıca öptü. "Aferin." diyerek yanımdan hızlıca geçip odadan çıktı. Arkasından birkaç saniyeliğine afallamıştım. Pencereye bakarken söylediği şey tekrar zihnimden geçti.

Bana... Aferin mi demişti o?!

Masaya yaslanıp kollarımı göğsümde bağlarken sinirden güldüm.

Hele bir sağ salim gelsin, göstericem ona aferini. Sanki köpek eğitiyor şerefsiz. Aferinmiş.

BİAT (GAY) (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin