XXXVI.

40.6K 2.1K 305
                                    

Her ne kadar bir süre Serdar'la öpüşüp koklaşsak da onun en sonunda işe gitmesi gerekmişti. Ben de uzunca bir süre evde kalmış ve ne yapacağımı bilemediğimden bir süreliğine evi kurcalamıştım.

Yatağının hemen yanındaki çekmecede gram altınların konulduğu küçüklükte cam bir kutu bulmuştum. İçini açtığımdaysa izne gitmeden önceki konuşmamızda parmaklarımıza geçirdiğimiz o çam iğnelerini gördüm.

Kurumuştu ama şekli hala aynıydı. Bunları görmek beni yaklaşık iki saat boyunca ağlattı.

Sonra ağlamanın çare olmadığını anlayıp duş aldım ve hayatım boyunca yumurta bile haşlamamış olduğumdan dışarıdan yemek söyledim.

Serdar gelmeye yakın da masayı hazırlayıp onu beklemeye koyuldum. Yarım saat kadar sonra kapı çaldığında kapıya koşup heyecanla açtım kapıyı.

"Hoş geldin." diyerek kenara çekildiğimde ağır botlarıyla içeriye adımladı. Onu üstündeki üniformayla süzerken alt dudağımı ısırmıştım.

Bu adam bu üniformalarla karşımda dururken ben nasıl sabrediyordum askerlikteyken?

"Hoş buldum." derken eğilip botlarının iplerini çözmeye başladı.

"Naptın?" diye sordum, onu baştan sona incelerken.

"İş güç." dedi sadece. "Sen?"

"Öyle, oturdum." Botlarını çıkarıp doğrulduğunda hemen karşısına geçip kollarımı boynuna doladım. Boyum dolayısıyla parmak uçlarımda yükselmek zorundaydım. "Seni bekledim."

Bana hala biraz soğuk yapıyordu. Bu yüzden ellerimi boynundan indirip içeriye adımladı. "Yemek hazırlamışsın?" dedi masayı gördüğünde.

"Evet, sipariş ettim." diye onayladım. "Açsın, değil mi?" diye sordum gergin bir şekilde. Haber vermemiştim yemek söyledim diye. 

"Hım." dedikten sonra yatak odasına ilerlediğinde ben de çatal kaşık çıkarıp bardaklara içecek doldurdum. Çok geçmeden üstünü değiştirip geldiğinde birlikte yemek masasına oturup yemeğimizi yemeye başladık. Serdar hiçbir şey söylemediği için ben de hiçbir şey söylememiştim. Sessizlik içinde yemeğimizi yedik.

O salona geçtiğinde ben de peşinden ilerledim. Yavru kuş gibiydim. Dibinden asla ayrılmıyordum. Koltuğa oturduğunda anında dibine oturup kafamı göğsüne yasladım. Kollarımı beline sarıp kokusunu içime çektim sadece.

"Sarılsana." dediğimde güldüğünü hissettim. Kafamı kaldırıp baktığımda da beni yanıltmamıştı. Aynı şekilde ben de gülümsedim. Bir insanın gülüşü bile mi mükemmel olurdu? Kollarını bana sardı sıkıca. 

Hareket edip kucağına doğru çıktım ve dudaklarından öpmeye başladım. Büyük elleriyle belimden kavrayıp beni öptüğünde heyecanlanarak üstünde hareket ettim. 

Sikini de çok özlemiştim. 

Bir süre sürtünmeli öpüşmemizden sonra bacaklarının arasında dizlerimin üstüne inip eşofmanını ve iç çamaşını aşağı indirdim. Karşıma çıkan damarlı büyüklüğü ellerimle sardıktan sonra ucuna bir öpücük kondurdum. "Seni de çok özledim." dediğimde Serdar gülmüştü. 

Bir süre ona sakso çektikten sonra Serdar beni koltuk altımdan kavrayıp koltuğa yatırdı ve eşofmanımı indirdi. Sikimi ağzına alıp beni biraz yaladıktan sonra deliğime indiğinde elimi alnıma atıp zevkle inledim. 

"Çabuk ol." dedim, azgınlıkla. Parmaklarıyla deliğimi genişlettikten sonra üstümde doğrulup hızlıca içime girdi. 

"Siktir." diye fısıldayıp dudaklarına uzandım. "Acıyor." 

"İki ayın tüm hıncını çıkarayım mı?" dedi ve kendini sertçe içime ittirdi. "Hım?"

"Alışmamı bekle şerefsiz." 

"İçimdeki ateş sönmez öyle." deyip kendini bir kez daha sertçe içime ittirdiğinde acıyla inleyip dudaklarına uzandım. 

"Her türlü zevk alıcam." diye mırıldandım sırıtarak. "İstediğini yap."

Sinsice sırıtıp eliyle boğazımı kavradı kontrollü bir şekilde sıkarak yanağımı koltuğa yasladı. İlk önce sert ve yavaş hamlelerle içime giriyordu. Ama deliğim ona alışıp gevşeyince tüm acıması yok olmuştu. 

Hızlı ve sert bir şekilde beni siktiği uzun saatler sonrası inlemekten sesim kısılmıştı ama üç kez de boşalmıştım. Hem acıyı hem de zevki aynı anda yaşamıştım. Hatta acıdan bile zevk duymuştum. 

Serdar beni kucağına alıp banyoya yürümeye başladı. Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü göğsüne yasladım. "Sabah yürüyemeyeceğim." dedim, sızlayan deliğimin farkındalığıyla. 

"Ne güzel." dedi gülerek. Banyoya girdiğimizde beni duşa kabine indirip yanıma geldi. Birlikte duş aldıktan sonra her ne kadar yürüyebilecek olsam bile bilerek kollarımı omzuna attığımda, "Kucak arsızı." demişti. Ama itiraz etmeden beni kucakladı. 

Mutluluktan karnım ağrıyordu. Yan yana yatağa uzandığımızda kafasını göğsüme yasladı. Islak saçları çeneme değiyordu. Anında onu sarıp sarmaladım ve ikimiz de yorgunluktan öylece uyuyakaldık. 

iki güne işten ayrılıp memlekete dönüyom o zaman seri bölümler gelir.. 10 15 bölüm sonra final veririz zaten

BİAT (GAY) (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin