X.

89.9K 3.1K 1.3K
                                        

"Lan bu ne?" Bizimkilerin yanına vardığımda ilk tepkiyi veren Kazım abi olmuştu. "Oğlum kız seni yemiş bitirmiş laa." Eliyle boynumu işaret ettiğinde elim istemsizce boynuma gitti. Fark etmiştim ben de ama elimden gelen bir şey yoktu.

"He farkındayım." dedim kendimi yatağıma bırakarak. Koğuş resmen yanıyordu. Havada gram rüzgar olmayınca ve elli kişi bir odaya tıkılınca çok normaldi aslında. "Çok mu dikkat çekiyor?"

"Yani, sabaha kalmaz inşallah." 

"İyi izin vermişsin." dedi Gökhan surat buruşturarak. "Ben izin vermezdim."

"Hoşuma gidiyor." dedim sırıtarak. Bu bizimkileri güldürmüştü. 

"Yanacanız yanacanız." Hozan onaylamaz biçimde kafasını iki yana sallıyordu. "Hadi sen erkeksin neyse, o kız yarın öbür gün kocasına ne diyecek acaba?"

"Kanki onu dert etmez böyle kızlar. Kocaları da ibne olur bunların. Üçlü beşli yaparlar."

"Lan girmediğin delik yok millete laf sallıyorsun." diye cevapladım Gökhan'ı. "Elalemin yatağından bize ne?"

"Yok olmaz kanki," dedi kafasını iki yana sallayarak. "Tamam yapıyoruz bir şeyler ama evleneceğim hatun namuslu olmalı. Delikanlı adamız biz. Bir şerefimiz, gururumuz var."

"He, aynen." Onu takmadığımı belli eden bir cevap verdiğimde kaşlarını çatsa da bir şey dememişti. "Kazım abi bir şeyler çal da keyfimiz yerine gelsin be." diyerek konuyu dağıttığımda çevredekiler de beni destekler mırıltılar çıkardı. İlk başta reddetmeye çalışan Kazım abi en sonunda mecburen sazını eline almıştı.

Çalgı çengi yine bölük komutanının gelip uyuyun lan demesiyle sona erdi. 

Sabah her zamanki saatte Akalp komutanın kapısının önündeydim. İştahım kahvaltı sırasında pek açılmadığından kahvaltısız gelmiştim iş başına. Midemi biraz tok tutsun diye de ağzıma cebimdeki leblebilerden atıyordum. 

Akalp kısa süre sonra koridorda gözüktüğünde gözlerim onu baştan sona taramıştı. 

Bu adam beni dün çatır çutur sikmişti amk. 

Yanıma yaklaştığında selam duruşuna geçtim. "Rahat." demişti anahtarıyla kapıyı açtığı sırada. Dediği gibi rahat konuma geçip kapıyı açarken onu izlemeye başladım. Dün üçüncü turu attıktan sonra beni bunu kimseden duymayacağına dair uyarmış ve odadan postalamıştı. Böyle şeylere takılan bir insan değildim. 

Ben istediğimi almıştım, gerisi önemsizdi.

Kaldı ki kendimi böyle bir yerde pasif gay diye afiş etmezdim asla.

Gerçi ben kendimi hiçbir yerde gay diye bile afiş etmezdim. O ayrı mesele.

Günün büyük bir kısmı sakin geçse de akşama doğru sahayı teftişe çıkmıştık. Her gün birkaç kez kendini göstermesi bile otoriteyi sağlaması adına önemliydi zira erler üst kıdemlerden çekinse de üst kıdemlerin de çekinecek kişileri görmesi gerekliydi. 

En sonunda Hakan komutan ve tabip üsteğmen Neslihan birlikte kahve içerlerken Akalp komutan da onların yanına oturmuştu. Mesai sonu vermeden önce çoğunlukla bir araya gelip sohbet muhabbet ederlerdi. 

Alnımı terleten şapkayı çıkarıp gözümü uzaktaki kışlayı temizleyen askerlere çevirdim. Hiç değilse bir arada olup sohbet muhabbet edebiliyorlardı. "Oturabilirsin asker." Serdar'ın sesini duyduğumda sonunda diye düşünerek kendimi yanındaki boş sandalyeye bıraktım.

"Senin askerlik nasıl geçiyor Atilla?" diye sordu Neslihan teğmen. Kırklarının sonunda, sevimli bir hanımefendiydi. Askeriyedeki herkes özellikle doktor olmasının da etkisiyle ona ekstra saygı duyardı. 

"Gayet iyi teğmenim." diye cevapladım sorusunu. "Allah'a şükür her şey yolunda." 

"Vallahi Serdar'ı tanımasam inanırım belki de..." İmalı bir şekilde Serdar'a baktığında yanımdaki adam kaşlarını kaldırıp gülümsemişti.

"Neyimi gördün de böyle diyorsun Neslihan?" 

"Sen boş duran hiçbir şeyi sevmezsin de ondan. Sürekli yaptıracak bir şey buluyorsundur." Aslında bir bakıma haklıydı. Serdar mutlaka bir şey bulup bana yaptırıyordu ama onlar da çok basit görevlerdi. Vakit geçmesine yardımcı oluyordu. "Öyle değil mi?" diyerek gözlerini bana çevirdi.

"Öyle ama meşguliyeti severim. Aksi çok daha sıkıcı oluyor çünkü."

"Atilla çalışkan ya dert etmez." diyerek sohbete katılan Hakan komutan olmuştu. Dakikalardır elinden düşürmediği telefonu sonunda masaya bırakmıştı. Yüzük parmağına alyans taktığından beri telefonunu elinden düşürmüyordu zaten. "Bence şimdiye kadar posta olanların en iyisi." Onay almak isteyerek Serdar'a baktı.

"Bilmem." dedi Serdar sadece. "Öyledir herhalde." 

Bir şey demedim. 

Çok geçmeden de birçok rütbeli mesai sonu vererek evlerine gitmek üzere kışladan ayrılmıştı. Tabii bu durum Serdar komutan için geçerli değildi çünkü bu gece nöbetçi olduğu geceydi. 

Fakat şu ana dek nöbetçi olduğu zamanlarda bana hiç ekstra bir iş yükü çıkmamıştı. Benim için nöbetçi olup olmamasının bile pek bir farkı olmuyordu. 

Ama bu kez farklıydı.

Çünkü diğer tüm zamanların aksine teğmen gelmiş ve beni Serdar komutanın çağırdığını söylemişti. 

BİAT (GAY) (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin