"Of, abim ne zaman gelecek ya?" dedi Sevda yanaklarını şişirerek. "Çok sıkıldım."
"Birazdan biter toplantı." diye mırıldandım elimdeki çam ağacı iğnesini birbirine geçirirken. Boş boş bahçede oturuyor, Serdar'ı bekliyorduk.
"Askerlik çok zor." diye mırıldandı gözlerini etrafta gezdirerek. "Ama denemek isterdim."
"Çok bir olayı yok ki." diye mırldandım. "Altıda uyan, temizlik yap, içtimaya çık, mesaiye başla. Bu kadar."
"Bir sürü anı birikiyor ama. Hep anlatıyor erkekler."
"E tabi bir yıl aynı yerde olunca mutlaka."
"Senin hiç böyle garip bir anın oldu mu?" diye merakla sordu.
Evet, mesela abin beni sikti.
"Olmuştur mutlaka ama iyi hikaye anlatabilen bir insan değilim." Kafasını salladı sadece.
"Abim, sonunda!" diyerek oturduğu yerden kalktığında baktığı yöne baktım. Serdar tüm asaletiyle yanımıza yürüyordu. Bir insana üniforma bu kadar mı yakışırdı?
Maşallah. Allah'ım nazarlardan korusun.
Sevda abisine sarılırken yanlarına vardığımda selam durdum.
"Rahat asker." dedikten sonra Sevda'ya döndü. "Sen ne zaman geldin?"
"Yarım saat olmuştur herhalde?" Bana bakarak sorduğunda kafamı salladım. "Atilla'yla oturduk. Kantinden bisküvi aldı bana." Elindeki yarım paket bisküviyi gösterdiğinde Serdar gülümseyerek bana baktı.
Cebinden bir anahtar çıkarıp Sevda'ya uzattı. "Sen arabada bekle beni, birazdan mesaiden çıkıp gelirim yanına."
"Tamamdır. Görüşürüz Atilla." Bana ve abisine el sallayıp uzaklaşmaya başladı.
"Odama geçelim." diyerek yürümeye başladığında yanında yerimi aldım. Çok geçmeden odasına girmiştik.
"Yorgun gözüküyorsun." diye mırıldandım masaya yaslanarak. Sandalyesine oturup bilgisayardan bir dosyaya tıkladı.
"Yoruldum." diye onayladı beni. Eliyle boynunu ovaladı. Klavyede birkaç bir şey yazdıktan sonra sandalyesiyle tamamen bana döndü.
"Masaj yapayım mı?" diye sorduğumda tek kaşını kaldırmıştı.
"Yapabiliyor musun?"
"Bak bakayım." diyerek önünde durup kucağına oturdum.
"Bu nasıl bir masaj?" dedi sırıtarak. Elleri kalçalarımı kavradı anında.
Ellerimi omzuna koyup hafifçe sıktığımda gözlerini kapamıştı. Omzunu hafifçe sıkarak masaj yapmaya başladığında mimiklerinden rahatladığını çok kolay seçebiliyordum.
"Çok iyi." dedi huzur bulmuş gibi. Bir süre masaj yapmaya devam ettikten sonra uzanıp dudağından öptüm. "Elim yoruldu, yeter."
Parmaklarını parmaklarıma geçirdikten sonra dudaklarını elime bastırdı. "Teşekkürler." Gülümsedim.
"Rica ederim."
"Bu hafta sonu Sevda bende."
Kafamı salladım. "Biz de yarın mangal yapıcaz zaten."
"Ya?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Güzel." Onun dahil olmadığı bir plan yapmış olmama bozulmuş gibi duruyordu. Bu tavrını umursamadom.
"Hım. Biliyorsun, Hozan ve Bülent tezkere alıyor. Ismarlayalım dediler." Saçlarını okşayarak geriye yatırdım. Yüzünde açıklama yapmış olmamdan dolayı memnun bir ifade belirdi. "O yüzden."
"İyi düşünmüşsünüz." dediğinde gülümsedim.
"Hemen gidecek misin sen?" diye sordum. Sevda bekliyordu ne de olsa. Mesai sonu saati de biraz geçmişti.
"Sevda çok beklemesin." diye mırıldansa da kalkmaya pek niyetli gözükmüyordu. Kucağında olmamı sevdiğini biliyordum.
Uzanıp dudağından öptüğümde hiç itiraz etmeden karşılık vermeye başladı. Alt dudağını ağzıma alıp emdikten sonra dilimle hafifçe yaladım.
"Dur." Parmakları kalçama saplandı. Dur derken bile beni daha sıkı tutması ayrı bir meseleydi.
İtiraz etmedim. "Tamam." Kucağından kalktım. "Pazartesi görüşürüz o zaman?" O da sandalyeden kalktı.
"Evet." deyip eğildi ve boynumdan öptü. Kollarını belime sarmıştı. Kokumu içine çekerken ben de ense kökündeki saçları okşadım.
Gözlerimi kapattım. İkimiz de bir süre öyle kaldık. Geri çekilen o oldu. Ona sarılmak, kokusunu içime çekmek saf huzur getiriyordu bana.
Bilerek dibine girip elimle erkekliğini avuçladım. "Sizi çok özleyeceğim." dediğimde üst dudağını dişleyip gözlerime baktı.
Başparmağını dudaklarımda gezdirdi ve ağzımın içine ittirdi. Parmağını anında kabul edip emdim ve hafifçe ısırdım.
"Ulan Sevda." dedi, bela okurcasına. Ne diye geldin ki diyen bir nazlanmaydı bu. Güldüm ve parmağının ucuna öpücük kondurdum. Daha fazla zor duruma sokmak istemediğinden, "Gidelim." dedim. Birlikte odadan çıktıktan sonra onun kapıyı kilitlemesini izledim.
"İyi akşamlar komutanım." dedim selam vererek. "Kendinize dikkat edin." Dudakları kıvrıldı.
"Ederim." dedi, hoş gülümsemesiyle. "Sen de dikkat et asker."
"Anlaşıldı komutanım." Birlikte binanın çıkışına ilerledik.
"Fazla taşkınlık yapma." diye mırıldandığında gözlerimi devirdim.
"Yapmam."
"Gözlerini devirme bana."
"Tamam komutanım. Devirmem. Bu akşam ne şekilde uyumam gerektiğini de söyleyecek misiniz? Sabah uyandığımda ilk sağ ayağımla mı yere basayım yok sol ayağımla mı?"
"Atillaaa." dedi son hecemi uzatarak. Niyeyse bu hoşuma gitmişti.
"Abartıyorsun." diyerek kaşlarımı kaldırdığımda o da tek kaşını kaldırdım.
"Uyarı." dedi masum gülümsemesiyle. "Bunu yapabilme özgürlüğüm var, değil mi?"
"Kız kardeşin seni beklemiyor mu?" diye sordum, bir an önce bu tartışmanın sona ermesi için. "Kim bilir hangi erkeklerin göz kapanına kısılmıştır. Komutan olan abisi yanında olmadan, bir başına. Yavru ceylan misali."
"Sen çok fenasın." dedi sırıtarak.
"Komutanım, ben hep fenayım."
"Biliyorum." dedi vücudumu baştan sona süzerek. "Çok iyi biliyorum asker. Çok iyi biliyorum."
Kafasıyla hafifçe selam verip yürümeye başladığında bir süre arkasından bakıp götünü kestikten sonra koğuşa ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİAT (GAY) (+18)
Genel Kurgu(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.