Ertesi sabah manavdayken Serdar beni tekrar aradığında bu kez açmamanın aptallık olduğunu bildiğimden aramasını cevapladım.
"Ne var?"
"Napıyosun?" Sesi öfkeli değil ama mesafeliydi.
"İşteyim." diye mırıldandım. Babam namaza gitmişti. Hazır etraf da sakindi, rahat konuşuyordum.
"Dün gece naptın?"
"Bizimkilerle oturdum işte. Bir şey yapmadım."
"Telefonları açmadığın an ilişkimizin hiçbir amacı olmuyor, bunun farkında mısın?" Sesi sertti.
"Niye açmadım acaba?" İmayla söylediğimde derin bir nefes çekti.
"Sinirlerimi bozuyosun."
Güldüm. "Bırak ya."
"Dinleme huyun hiç yok. Hiç hoşuma gitmiyor."
"Evli kadınla aşna fişne yap sonra sevgilin varken ona haber vermeden git onunla konuş. Oh, hayat sana güzel."
"Birincisi Rojin evleneli altı ay bile olmamıştır. Ayrıca kadın geldi eve, orada senin yanında konuşsam nolurdu? Yanında istemediğin şeye uzaktan tamam mı diyecektin?"
"Yo, demezdim ama sorun da bu. İstemediğim biriyle niye görüşüyorsun? Bunu bile bile?"
"Kocasından şiddet görüyormuş, onu söylemeye gelmiş." dedi. "Bana mesaj attı bunu belirterek. Ben de o yüzden görüştüm."
"Bana niye söylemedin?"
"Aklıma gelmedi." dedi sıkıntılı sesiyle.
"Söz konusu Rojin olunca aklına bile gelmiyorum yani. Vay be."
"Hayır. Söylersem anlayış gösterirsin dedim ama belli ki yanlış tanımışım seni. Şimdi bile gram anlayış göstermiyorsun."
Şimdi söyleyeceğim en ufak şey her şeyi daha da kötüleştirecekti. "Peki." dedim sadece. Birkaç saniye sessiz kaldık.
"Şikayetini daha hızlı işlemeleri için ona yardım ettikten sonra görüşmeyeceğim." diye mırıldandı. "O benim hakkımda ne düşünürse düşünsün. Benim gözümde yardımıma ihtiyacı olan bir insan o kadar."
"Yemin et." dedim çocuksu bir tavırla. Yemin ederse harbiden inanacaktım çünkü.
"Yemin ederim." dediğinde dudaklarım kıvrılmıştı. Sert tavırlarına rağmen bana dayanamayıp kendinden taviz vermesi hoşuma gidiyordu.
"Kötülüğümden yapmıyorum Serdar." diye mırıldandım önümdeki kalemi elime alarak. "Kıskanıyorum işte sadece."
"Biliyorum yavrum ama bir dinlesen önce."
"Valla hala bana söylemeden onunla buluşman içimde dert ama.."
"Başa sardık mı yine."
"Tamam her neyse. Bu akşam bizimkiler meyhaneye çağırdı."
"Niye?"
"Ne niye? İçmeye işte."
"Ha tamam o zaman. İçmeyeyse sorun yok. Git takıl sen istediğin gibi. Keyfine bak." İmayla söylediği şeylerle gözlerimi devirdim.
"Serdar."
"Gitme. Benim seninle işim var akşam."
"Allah Allah, nasıl bir işmiş o?" diye sordum sırıtarak. Aynı şekilde onun da sırıttığına emindim.
"Öğrenirsin." dedi sadece. Daha önce sadece bir kere görüntülü otuz bir çekmiştik. Yine o mu diye merak ettiğimden heyecanlanmıştım.
"Hım. Öğrenelim bakalım."
"Neyse yavrum. Diyeceğin var mı?"
"Yok."
"Tamam hadi, kapatıyorum ben. Dikkat et kendine."
"Tamam. Sen de." Telefonu kapattığımızda hemen yanımdaki sulu şeftaliden alıp bir ısırık aldım mutlulukla. Onunla aramız bozuk olduğunda hayattan zerre keyif almıyordum. Şimdiyse salak bir şeftali bile içimi kıpır kıpır yapıyordu.
Akşam işim var deyişi aklıma geldiğinde gülerek arkama yaslandım.
Bir an önce akşam olsun da beyimle afilli bir otuz bir çekelim be.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİAT (GAY) (+18)
General Fiction(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.