Perton

771 57 23
                                    

"Kaan!" diye bağırdım şaşkınlıkla.

"Şşt." dedi Kaan işaret parmağını dudağının üzerine koyarak.

"Peşimdeler. Ayrıca Kaan ne?" diye sordu.

"Ne mi? Kaan iyi misin?"

"Bana soruyorsan iyiyim ama ben Kaan değilim. Tabi bu kelime bir isim ise."

"Senin ismin işte." dedim. Fakat bu dediğimi önemsemeden arkasına baktı.

Pelin. Tatlım bu çocuk ya kafayı sıyırmış ya da sen Kaan'ın ikizini buldun.

Olabilir mi?

Neden olmasın? Senin yok mu?

Neyse Necmi abi.

"Geliyorlar koş." dedi ve kolumdan tutup koşmaya başladı. Bir süre öylece koştuk.

Arkamızdaki adamlar yorulunca peşimizi bırakmıştı ama biz yorulmamıza rağmen hala koşuyorduk.

"Yeter. Uzaklaştık işte." dedim ve kolumu ondan kurtarıp durdum.

"Koşmamız gerek. Hadi." dedi fakat etrafımız bir anda çevrilmişti.

"Kahretsin keşke durmasaydın. Sana koşmanı söylemiştim." dedi.

"Kusura bakma Kaan ama her istediğin olmuyor malesef." dedim yere doğru eğilip soluklanarak.

"Kaan deme bana. Kaan değilim ben. Tanımıyorum öyle birini." dedi sinirli bir sesle. Nasıl Kaan değildi? Yüzü gözü hep o işte.

"Peki o halde. Adın ne?" diye sordum.

Bana öyle bir bakış attı ki. Oradan kaçmak istemiştim. Ama adamlar etrafımızı tamamen sarmıştı. Kim ya bunlar?

"Bizimle gelin Kralım. Daha fazla zorluk çıkarmayın." dedi bir adam.

"Tabi sonra beni zindana atın. O anneme söyleyin oğlunu unutsun!"dedi haykırarak Kaan. Ya da adı her neyse.

Burası nasıl bir boyuttu böyle?

" Bizimle geliyorsunuz Kralım."dedi bir adam. Kral mı? Kral dedikleri adamı neden zorla götürürsün ki?

Beni bir adam kolumdan tutunca kolumu büküp dirseğim ile yüzüne vurdum. Adam geriye sendeledi başka bir adam gelince de Kaan ve Faris'in öğrettiği dövüş hareketlerini kullanmaya başladım. Kaan veya Kaan'ın ikizi de benim bu halimi görünce o da dövüşmeye başlamıştı. Biz adamları çok güzel pataklarken yanımıza elinde kocaman mızraklı adamlar gelince saldırsak bile fazla dövüşemedik ve bizi yakaladılar. Kocaman bir şatonun önüne getirdiler.

Oha!

Biraz güzel gelmiş olabilir. Hatta bayağı güzelmiş be burası.

Şatoya girdik. Gerçekten içi de dışı kadar mükemmeldi. Bir kadın karşımıza geçti.
Süslü ve ağır bir şekilde giyinmişti. Makyajı da onun kadar ağırdı ve kafasına avize ağırlığında bir taç takmıştı.

"Sonunda buldum seni oğlum. Bu kız da kim?" diye sordu beni süzerek.

"Karım." dedi. Bir dakika... Ne?!

"Ne demek karım? Bu kız senin karın mı? Ne zaman evlendin sen?" dedi kadın asaletini bozmadan şaşırırken. Kadının derdi oğlu değil ki? Tek derdi asaleti bozulmasın.

"Sen ne zaman benimle ilgilenir oldun ki? Evlendiğimi ne zaman görecektin?"dedi sinirle.

Yanlız ben bununla evlenmedim. Bir yanlışlık var.

KIZIL ALEV 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin