10.BÖLÜM

39.8K 1.8K 87
                                    

Family of the Year- Hero 🎶

Yarayı açanla yarayı saranın aynı kişi olması nasıl bir tezatlıktı böyle. Yaprak gibi titreyen bedenim kollarının arasından yere yığıldığında gözlerim bacağımdan akıp ayağımın her yerini kaplayan kana kilitlenmişti. Kesik çok uzun değildi ama atar damara denk gelmiş olmalıydı. Ellerimle bacağımı tutup kanı durdurmaya çalışıyordum. Uzaktan sesler geliyordu ama kimin sesiydi kaç kişi etrafımıza toplanmıştı bilmiyordum. Bir el çenemden tutarak yüzümü çevirdi. Kan kırmızısı elalarımla birleşmiş endişe yüklü mavilere baktım uzunca bir süre.

''Ahu kendine gel! Buradayım geçti, sakin ol.'' Elleri yanaklarımı okşuyor yüzüme yapışan ıslak saçları omzumdan geriye atıyordu. Gözleri arada bacağıma kayıyordu en sonunda açılan bornozumu düzeltip bacaklarımı kapattı. Kat görevlisi olan abladan aldığı havluyu bacağıma bastırmış, tampon yapıyordu. ''Kuzey!'' diye bağırdı korkacağımı hiç düşünmeden. Zaten bu otelde seni bir başına bırakırken korkacağını düşünmüş müydü Ahu? İfadesiz bakışlarımı çenesine dikmiş verdiği emirleri dinliyordum. Anlamadığım terimler kullanıyor adamlarını organize etmeye çalışıyordu. ''Ahu iyi misin?'' dedi koşarak yanımıza gelen Kuzey.

''M-Mehmet Abi yerde yatıyordu, öldü mü bilmiyorum... H-hareket etmiyordu... Ya öldüyse K-Kuzey?'' dedim gözlerimden yaşlar boşalırken. Kuzey abisiyle göz göze gelip odamın bulunduğu kata doğru koşmaya başladı. Aralarında sessiz bir dil vardı sanki . Yaman'ın bakışları emir niteliğinde gibiydi. Bakışlarımı etrafa odaklamış kanı daha fazla görmemeye çalışıyordum. Yaman çalan telefonunu ceketinin cebinden çıkarıp dinlemeye başladı.

''Güzel... Aferin Emre onun eceli benim elimden olmazsa adam değilim!'' Telefonu kapattıktan sonra birini arayıp telefonu tekrar kulağına dayadı. Bir eliyle bacağıma tampon yapmaya devam ediyordu. Gözlerimi ona dikmiş hesap sorarcasına bakıyordum. Belki utandığından belki de odadan çıkma dediği halde çıktığım için kızgın olduğundan bana bakmıyordu.

''Kuzey, Mehmet Abi ne durumda? Emre, Kenan piçini yakalamış buraya getiriyor. Tamam acele et. Ahu daha fazla bu halde bekleyemez hastaneye gitmemiz lazım.'' Telefonu cebine koyduktan sonra itina ile kaçırdığı bakışlarını bana çevirdi. ''Mehmet Abi ölmemiş, iyiymiş merak etme tamam mı? Şuan sadece kendini düşünmelisin. Her şey geçecek merak etme.''

Yeni yıla ne kadar kalmıştı bilmiyordum. Onu aramadan önce belki aile yemeğindeydi ya da sevgilisiyle romantik bir ortamda birbirlerine yeni yıl temennisinde bulunuyorlardı. Benim yeni yılı karşılayacağım kimsem bile yoktu. Ama onun başıma açtığı bu işler yüzünden yaralı bir halde, kapısından içeri girmeye asla paramın yetmeyeceği bir otelde yerde oturmuş bana tampon yapmasını izliyordum.

Hem yaralıyordu hem yaramı iyileştirmeye çalışıyordu bu doğru değildi. Ya iyi olmalıydı ya da kötü olmalıydı ortası olamazdı, olmamalıydı.

Bir hışımla elini bacağımdan ittirdim. Yaptığıma anlam verememiş bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum. Yavaşlayan kan akışı hızlanmış önünü alamadığım bir hale gelmişti. Gözlerimin önü kararıyor ellerim titriyordu. ''Ne yapmaya çalışıyorsun be kadın! Ne kadar kan kaybettiğini görmüyor musun? Gözlerinde mi kör oldu senin?'' Sinirli oluşunu sesine yansıtmaktan hiç çekinmiyor, bu halde olan bir insanla nasıl konuşması gerektiğini hesaba katmıyordu.

Kan bulaşmamış hiçbir zerresi kalmayan ellerimle kar beyazı olan gömleğinin yakasına yapıştım. ''Kes sesini! Anladın mı kes sesini. Nasıl ola ki günlerce benimle konuşmadıysan şimdi de konuşma.'' Ellerimden bulaşan kan gömleğine ilmek ilmek işlenirken söyleyecek bir şeyi yokmuşçasına sustu. ''Önce annem öldü, sonrada evim yandı. Sen yaktın evimi, sen!'' Ellerimi yakasından çekip kanla kaplı avuç içlerimi ona doğru gösterdim. ''Ben senin dediğini yaptım. Sen beni bekle dedin, bekledim. Ama bak olanlara.. hepsi senin yüzünden anladın mı senin!'' Sonralara doğru çığlık ata ata konuşmuş hıçkırıklarla ağlıyordum. Ellerimi yüzüme kapatacağım sırada tuttu ve avuçlarına hapsetti. Sarılmaya çalışmış olsa da ona engel olmak için çırpınıyordum.

''Abi, hadi çıkalım hallettim güvenlik kameralarını basına sızamaz artık,'' dedi Kuzey koşarak geldiği için nefes nefese kalmış bir halde. Asansörlerin oradan öfkeli bakışlarıyla gelen Emre, Kenan'ı palas pandıras Yaman'ın önüne fırlattı. Ani hareketle yere kapaklanan Kenan'ın inlemesi midemi bulandırdı. Elleri arkadan bağlı olduğu için dengesini tam sağlayamadan dizlerinin üzerine doğruldu. İnsanın içini ürperten cinste olan bakışları beni bulduğunda hali hazırda titreyen bedenimi durduramaz hale geldim. Bana baktığını geç fark eden Yaman oldukça pahalı görünen siyah ayakkabısıyla Kenan'ın karnına bir tekme geçirdi. Ağzından kan fışkıran Kenan gözlerini benden çekmiyordu. Gözlerime komut vermeyi bırakan beynim yüzünden bende gözlerimi Kenan'dan alamıyordum. Karşımda işkence gören bir insan vardı ve ben bundan haz duyuyordum. Öldürmeyen ama ölmeyi istetecek kadar ağır bir işkenceyi hak etmişti. Çünkü ben ona hiçbir şey yapmamıştım ve o bir kadına saldırmaya cüret edecek kadar aşağılıktı.

Dizlerinin üzerine eğilen Yaman, Kenan'ın suratına bir tane yumruk savurdu. ''Çek lan o gözlerini Ahu'nun üzerinden.'' Tekrar tekrar yumruklara maruz kalan Kenan; ''Demek Yaman Beyoğlu'nun kurtarıcı meleği bu kadar değerli'' deyip ağzındaki kanı kenara tükürdü. Bakışları bornozlu bedenimde gezinmeye başlayınca Yaman gözü dönmüş şekilde Kenan'ı dövmeye başladı. Kuzey abisini durdurmakla durdurmamak arasında bocalarken Kenan'ın kendinden geçtiğini görünce abisinin omuzlarına yapıştı. ''Abi tamam öldüreceksin. Yeter artık kendine gel!'' Öfkesini bir türlü yenemeyen Yaman, Kenan'ın saçlarından tutup kafasını yere defalarca vurmaya başladı. ''Çek o gözlerini kızın üzerinden orospu çocuğu çek!'' Kuzey abisinin kollarından tutup yerden kaldırmaya çalışıyordu. ''Ahu iyi değil abi, tamam artık bırak.'' Kuzey, Yere yığılan Kenan'ı Emre'ye başıyla işaret etti. Onayı alan Emre yanına gelen bir adamla birlikte Kenan'ı götürdü.

Yaman ayağa kalmış ceketini çıkarıyordu ''Sen arabayı hazırla.'' Kuzey bana bir bakış attıktan sonra yangın merdivenlerine yürümeye başladı. Kokusunun sindiği ceketi omuzlarıma bıraktıktan sonra kemerini çıkarıp bacağıma sardı ve sıkı sıkı bağladı. ''Şimdi arabaya gidiyoruz sakın gözlerini kapatma bilincinin kapanmaması lazım anladın mı Ahu?'' sesindeki bu ton neyin nesiydi kestiremiyordum. Sessiz kalmayı tercih edip bir elini sırtıma koyduktan sonra bornozumun açılmamasına dikkat edecek şekilde bacaklarımın altından tutup beni kucağına aldı. Havalanmanın etkisiyle başım iyice dönmüş canı çekilmiş ruh gibi sallandığını hissediyordum. Yangın merdiveninin kapısını açmadan diziyle bacaklarımı destekledi ve başımı göğsüne yasladı.

''Yaptığım ilk yardım senin yaptığın gibi olmadı ama idare et artık.'' Kafamı göğsünden kaldırmadan gözlerimi yüzüne çevirdim. İfadesi yumuşamış dikkatimi toplamam için konu açmaya çalışıyordu.
''Ee insan nişanlısına yardım etmeyecekte kime edecek değil mi?'' dedi göz kırparak. Merdivenlerden hızlı hızlı indiği halde nefesi sekteye uğramıyor beni taşıdığı için hiç etkilenmiyor gibiydi. Başım, adımlarını hızlandırdığı için kafasını sabit tutamayan yeni doğan bebek gibi göğsüne çarpıp duruyordu. Beynim zonklamaya başladığı için yüzümü iyice göğsüne yaslayıp sabit kalmaya çalıştım. Kemer kan akışını yavaşlatmış olacak ki ayağıma doğru süzülen kanın akması azalmıştı.

Dışarının soğuk havası bedenime ulaştığında dışarı çıktığımızı ancak fark edebildim. Gözlerimi açık tutmaya çalışmak öyle zordu ki bıraksalar aylarca hiç uyanmadan uyuyabilirdim. ''Canın çok yanıyor mu Ahu?'' dedi kulağıma doğru usulca. Korktuğu her halinden belliydi. Gözleri kısılmış ne halde olduğumu anlamaya çalışıyordu. Yüzüne daha rahat bakabilmek için biraz kıpırdanıp kendimi geriye çektim. Şimdi gözlerini daha rahat görebiliyordum.

''Gözlerindeki okyanus.. O okyanus bile içimdeki yangını söndüremez. Öyle harlı bir ateş ki bu, o yangını söndürmeye gücün yetmez..''

Gecenin karanlığını bölen havai fişeklerin rengârenk ışıltısı etrafı aydınlatmış, geri sayımı tamamlayan insanların yeni yıl coşkusu kulaklarımıza erişmişti.

Ve o ela gözlü prenses asla yeni bir yılı okyanus kadar derin, gökyüzünün grisi kadar korkutucu olan bu gözlerin sahibinin kucağında yaralı halde gireceğini tahmin edemezdi.

Gözlerim o dehşete düşmüş mavilikleri geride bırakarak karanlığa gömüldü.





Oy ve yorumlarınız bekliyorum.

Sevgiler.

Betül. 🪐

BEYOĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin