29.BÖLÜM

32.5K 1.4K 234
                                    

Cem Adrian - Elveda


Yeni yılın ilk ayı yerini ikinci aya devrederken okul projesinin sonuna gelinmişti. Yaman, uzun uzun  oturup yapımı tamamlanan inşaatı seyrediyor, yurt anılarını benimle paylaşmaktan büyük bir haz duyuyordu. Çocukluğunu yalnız geçiren biri olarak beni sevgiliden öte hayat arkadaşı olarak gördüğünü iliklerime kadar hissettiriyordu.

Bazen beni dizine yatırıp bir şeyler anlatıyor bazense hırçın dalgaları andıran gözleri dinginleşmiş bir şekilde beni dinliyordu. Yaman'ın az konuşup çok susar tanımı benimle birlikte yok olmuştu. Dışarıya her ne kadar eski tavrı devam etse de işleri uzadığında dahi saniyelik bile olsa sesimi duymak için aramasına alışır olmuştum.

''Güzelim, biraz daha vakit kaybedersek gösteriye geç kalacağız,'' dedi gözleri karşımızdaki arabadan yansıyan ışıkla masmavi olan Yaman. Kafamı hafifçe eğip omuzun üzerinden güzel yüzüne baktım. Gösteri dediği şeyin arka planında kendi deyimiyle kodaman insanlarla bir görüşmesi vardı. Henüz ne gösterisi yapılacağını bilmediğimden onun takım giymesinin aksine gayet rahat olan siyah kotumu ve siyah kazağımı giyinmiştim. ''Hala ne izlemeye geldiğimizi söylemeyecek misin?'' diye sordum. Bana doğru eğilip yanağımdan öptükten sonra torpidodan gecenin ıssız karanlığı gibi ürpertici olan silahını alıp beline yerleştirdi. ''Seni merakta bırakmayı seviyorum,'' dedi.

Tamamen ona dönüp tavan lambasını açtım. ''Bir şeyi merak ettikçe yerinde duramıyor ve bıcır bıcır sürekli soru soruyorsun, ne yapayım çok hoşuma gidiyor,'' derken eğlendiği yüzünden okunuyordu. Elimi dudaklarıma fermuar çeker gibi yapıp yarıda bıraktım. ''Bunu öğrendiğim iyi oldu bir daha merak etmem,'' deyip yarı da bıraktığım fermuarı çekip kapattım. Kısa bir kahkaha döküldü dudaklarından. Tavan lambasını kapatıp bana doğru yaklaştı. ''Eğer o fermuarı dudaklarımla açmamı istemiyorsan hemen soru sormaya başlarsın, üçe kadar sayıyorum.''

Midemde bir şeylerin kıpırdandığını hissettiğim de oltaya gelmek istemesem de ellerimi kaldırdım. ''Tamam, pes ediyorum ahlaksız adam!'' Kendimi arkamdaki cama iyice yaslayıp aramıza mesafe koydum. ''Silahını alman gerekli mi? Normal bir şekilde her ne gösterisiyse onu izleyelim sen de işini halledersin olmaz mı?''dedim. Geri çekilmeyen Yaman, parmağına doladığı saçımı inceliyordu. ''Buraya geleceğimin haberi çoktan başkalarına uçmuştur Ahu, tedbirsiz davranamam hele ki yanımda sen olduğunda asla yapamam.''

''O zaman beni neden getirdin? Benim yüzümden sen de kendi canını tehlikeye atıyorsun,'' diye serzenişte bulunsam da Yaman'ın hiçbir kulağından girmediğine adım gibi emindim. ''Senin için en güvenilir yer benim yanım güzelim, o yüzden aksi mümkün değil.''

''Ayrıca,'' dedi telefonundan saate bakarken. ''Bakıyorum da ahlaksız adam lafı diline dolandı senin.'' Söylediğine gülmeye başlayınca işi arsızlığa vurmayı tercih ettim. ''Öylesin ama ne yapayım,'' dedim omuzlarımı kaldırıp indirirken. Yedek şarjörü bana uzattı. ''Çantana koyar mısın?'' Sanki cüzdanımı çantana koyar mısın dermiş gibi öyle rahatça söylemişti ki hayret etmiştim. Yaman beklemeden arabadan inince parmak uçlarımla tuttuğum şarjörü çantamın içine koydum.

Ellerim avuç içine hapsolurken gösterinin yapılacağı binaya giren insanların arkasında belli bir mesafede ilerledik. Binanın dış cephesi simsiyah camlarla kaplı olmasına rağmen içerisi tamamen bej rengiyle dekore edilmişti. Yüksek tavanıyla, sarkıtılan loş ışıklarıyla ortam harika görünüyordu. Ahşap ve bej renginin harmanlandığı küçük masaya ilerledik. ''Beğendin mi?'' dedi Yaman kolunu omzuma atıp beni kendine çekerken. ''Evet her bir ayrıntının özenle yapıldığı çok belli, mimarı tebrik etmek lazım.''

''Eve gidince edersin.'' Ondan biraz uzaklaşıp şaşkınca yüzüne baktım. ''Kuzey mi tasarladı burayı?'' dedim. Hastanede konuştuklarımızı hatırlamaya çalıştım. ''Ama,'' dedim kafamı hafif sola yatırıp. ''Kuzey mühendis olduğunu söylemişti.'' Saçımdan aldığı bir tutamı burnuna yaklaştırıp kokladı. ''Beni nasıl tebrik edeceksin iyice merak ettim şimdi. Baksana ben hiç aklına bile gelmedim.'' Dudaklarım şaşkınlıktan o şeklini alırken kafamı Yaman'ın koluna yaslayıp etrafı iyice incelemeye başladım. ''Madem bu kadar yeteneklisin neden şirketin başına geçtin? Çok daha iyi yerlere gelebilirdin,'' dedim.

BEYOĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin