40.BÖLÜM

15.1K 788 232
                                    

- Cem Adrian - Kan Revan İçindeyim


- Cem Adrian - Kan Revan İçindeyim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Y.

Güneş etrafı aydınlatırken yaz ayının en sıcak günüydü. Annemin alnında biriken teri titreyen ellerime tutuşturulan mendille siliyordum. Canını dişine takmış, ona bahşedilen en kutsal görevi yerine getirmeye çalışıyordu. Eğer kardeşim biraz daha orada kalmaya devam etseydi, bu evden kaçma planımız başarılı olacaktı. Annemin şişkin karnına öfkeli bir bakış attım. Hem annemin canını yakıyordu hem de esaretimize kaldığımız yerden devam etmemize neden olacaktı. Annem sıkı sıkı yumduğu gözlerini açınca gözlerinde biriken yaşlara rağmen bana gülümsedi. İşaret parmağını güç bela yüzüme uzatıp iki kaşımın ortasına yerleştirdi. ''Yaman, kardeşin ona öfkelenemeyeceğin kadar küçük. İnan bana onu çok seveceksin,'' dedi nefes nefese.

Eğer kız olursa onu canım pahasına korurdum ama erkek olursa doğar doğmaz yüzüne yumruğumu geçirecektim.

Annem dişlerinin arasına sıkıştırdığı bezi son gücüyle sıkarken daha öncekilere benzemeyen bir çığlık attı. ''Annecim,'' diye seslendim kafası arkaya doğru düşen anneme. Beşe kadar saydığımda tekrar bağırması gerekiyordu ama bağırmamıştı. Bir, iki, üç... ''Anne!'' Odanın kapısı sertçe açıldı. ''Şaheser abla annem öldü mü?''

Ölüm.

İlk kez dilimden dökülen bu kelime ağzımda kötü bir tat bıraktı. Ölüm ve anne kelimesi birbirine hiç yakışmıyordu.

Şaheser abla elindeki sıcak su dolu plastik leğeni kenara koyup annemin yanına koştu. ''Gülriz aç gözünü ablacım.'' Sonrasında anlamadığım bir şeyler mırıldanmaya başladı. Dizlerimin üzerinde ilerleyip anneme yaklaştım. Gözleri yarı açıktı ama yüzü badanalı duvarlarımızdan daha beyazdı. Şaheser ablaya biraz daha yaklaşıp neler söylediğini anlamaya çalıştım. Dua okuyordu, ezberlediğim duayı hatırlayınca ona eşlik etmeye başladım. ''Allah'ım,'' dedim ne diyeceğimi bilemeyince.  ''Annem ölmesin.'' Elimi annemin karnına koydum. ''Minik kardeşim de ölmesin, eğer o ölürse ben çok yalnız kalırım. Onun doğmasını çok istiyorum, âmin.'' Şaheser ablayı taklit edip ellerimi yüzüme sürdüm.

''Ikın ablacım, bebeğin gelmek üzere. Yaman koş oğlum sen de babana haber ver neredeyse koşup gelsin.'' Ayağa kalkıp kapıya yürüdüğümde aklıma gelen şey ile elimi cepleri delik pijamamın cebine koyup geri döndüm. Parmağım cebimden bacağıma değse de belli etmedim. Şaheser ablanın omzuna dokunup annemin duyamayacağı bir şekilde fısıldadım. Eğer duyarsa çok üzülürdü. ''Babam zaten yan odada. O pis şeyi içmiş sanırım, uyuyor,'' dedim. Şaheser abla yüzüme baktığında ağlamaya başladı. Herkes bir bebek doğacağı zaman çok mutlu olurdu ama bu bizim evde pek mümkün değildi demek ki.

Saydım, saydım.

''Yaman, sen dışarıda bekle artık bir tanem, kardeşin doğduğunda seni çağıracağım tamam mı?'' Annemi yalnız bırakmak istemesem de kafamı sallayıp büyük abi olacak olmanın verdiği heyecanla odadan çıktım. Evin girişinde asılı olan aynaya boyum yetmeyince banyodan aldığım taburenin üzerine çıkıp saçlarımı düzelttim. Kardeşimin beni ilk kez görecekti, yakışıklı olmalıydım. Annemin saçlarını andıran dalgalı saçlarımı ortadan ikiye ayırıp elimle düzelttim. Sokaktaki çocuklar kız gibi saçın var deseler de ben saçlarımı çok seviyordum. Kız kardeşim doğduğunda ilk olarak saçlarına bakacaktım. Umarım saçları benim gibi olurdu. İçeriden ince bir ses duyuldu. O ses gittikçe güçlendi ve tüm evde yankılandı. Taburenin üzerinden atlarken yere düşsem de ağlamadım çünkü abiler ağlamazdı.

BEYOĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin