Kadebostany - Castle in the snow
Yatağımın her yanına dağılan yastıklarla gözümü açtığımda terleyen saç diplerim yüzünden iyice yağlanan saçlarımı yüzümden çektim. Yatakta doğrulunca başucumda duran telefonun bir yanıp bir sönüyordu. Kayıtlı olmayan numara birkaç kere aramış, ardından mesaj yollamıştı. Mesajı açıp okumaya başladım.
''Kız yenge ölüm uykusuna mı yattın? Hadi kalk kahvaltıya bekliyorum.''
- Kuzey ışıkları, evinizi aydınlatır.''
Avizeci reklamı gibi kendi tanıtımını yapıyordu. Gülerek yataktan kalkınca uzun zaman sonra rahatça uyuyup uyandığımı fark ettim. Hızlı bir duşun ardından asker yeşili bol bir eşofmanın üzerine siyah bir kazak giyip saçlarımı tepemde topuz yapıp ağır adımlarla odadan çıktım. Merdivenlerden inerken Yaman'ın masada olup olmadığını merak ettiğim için heyecanlansam da heyecanım kısa sürmüştü. Kuzey salonun sağında kalan, havuza bakan yemek masasına oturmuş tabletine bakıyordu. Camın öteki tarafında veranda da bir yemek masası daha vardı. Bahçe buradan daha net gözüküyordu.
''Günaydın.'' Parmaklarımı ovarken beklemeye başladım. Beni fark eden Kuzey gülümseyerek yerinden kalkıp beni solunda kalan sandalyeye yönlendirdi. ''Neyi bekliyorsun öyle rahat ol lütfen.'' Takım elbisesini giyen Kuzey gözüme daha bir ciddi gözükmüştü.
''Seni böyle görmeyi yadırgıyorum sanırım.'' Ağzına attığı zeytini çiğnerken kaşları merakla havalandı.
''Kızlar böyle erkeklere bayılır diye biliyorum ama?'' dedi göz kırparak. Dağıldığını düşündüğü kıvırcık saçlarını düzeltti.
''Bayılan kızlara kolonya tutup uyandırmam bak ona göre,'' deyip yalandan kaşlarımı çattım. O sırada Şaheser abla gelip çayımı doldurdu. ''Günaydın abla, nasılsın?'' dedim yanakları koşuşturmaktan kızaran kadına. Kuzey gıdıklayınca gülmeye başlayan Şaheser ablanın göbeği sallanmaya başladı. Kuzey gözleriyle kadının göbeğini işaret edince dayanamayıp bende gülmeye başladım.
''Dursana oğlum kızı yakacağım gıdıklamanın zamanı mı?'' Çayı dolduran Şaheser abla tabağıma yaptığı böreklerden koymaya başladı.
''Onu başkası yakacak Şaheserim, çay ne ki.'' Kuzey'in dediğine anlam verememiştim ama üzerine de pek düşmedim. ''Güzel gözlerini gördüm daha iyi oldum güzel kızım sen nasılsın? Bacağın iyidir inşallah?''
''İyiyim abla sağ ol. Eline sağlık her şey çok güzel görünüyor.'' Kısa bir sohbetin ardından tamamen kahvaltıma odaklandım. Bir yandan da maillerimi kontrol ediyordum.
Başvuru yaptığım eğitim kurumlarından olumlu dönüş alamadığım için tam telefonu kenara koyacağım sırada en altta kalan maile ilişti gözlerim. Başvurumu olumlu olarak değerlendirdiklerini, görüşmeye beklediklerini yazıyordu. Ama maalesef mail geleli bir haftayı geçmişti kesin yerime başkası işe alınmıştı.
''Çok güzel, harika, müthiş!'' Çatalımı hırsla peynire batırırken börekten büyükçe bir ısırık alıp yemeye başladım. Sinirimi ıspanaklı börekten almak istiyormuş gibi hırsla çiğniyordum. ''Yenge hayırdır, biraz daha sinirle yersen ya dişlerin kırılacak ya da çenen yerinden oynayacak.''
Çayla yumuşattığım böreği güçlükle yutarken tereyağı bıçağını Kuzey'e doğrulttum. ''Ben senin yengen değilim, eğer bir daha yenge dersen bağırsaklarını deşerim.''
''Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş kaldı otuz yedi.'' Parlayan beyaz dişlerini bana bahşedip ''Seni dinliyorum,'' dedi. ''Onca iş başvuru yaptım, yalnızca birisi olumlu dönüş yapmış ama gitmediğim için mutlaka birini bulmuşlardır. Ben de şans olsa zaten,'' diye mırıldandım. ''Maile bir bakabilir miyim?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYOĞLU
Teen FictionEla gözleriyle baktığı herkesi etkileyen Ahu Aladağ. Gri mavisi gözleri olan ve sert duruşuyla Ahu'nun gözlerine vurulmuş Yaman Beyoğlu. İki farklı insan, iki farklı hayat nasıl oldu da bir ormanda kesişti? Beyoğlu'nun çetrefilli ve zor hayatı A...