- Evdeki Saat - Uzunlar
''Yaman Bey, iyi misiniz?"
Duyduğum isim bakışlarımı ona çevirmeme neden oldu. O ise bana bakmıyor gözlerini kapatmış sakince bekliyordu. Korkudan bedenim titrerken silah sesleri tekrar gelmeye başlamış kurşunun değmediği yer kalmamış gibiydi. Filmlerde gördüğüm çatışma sahnelerinin şuan benim evimde yaşanıyor olmasını aklım mantığım kabul etmiyordu. Şok geçiriyor olmalıydım hem her şeyi duyup hissediyor hem de bu yaşananlara verecek tepki bulamıyordum. Yaşadığım korkudan dudaklarımı ısırmaya başladım. Yaralı olan kolunu yavaşça hareket ettirip işaret parmağını dudaklarımın üzerine koydu. Şaşkın bakışlarım yüzünü bulmuş dudaklarımı ısırmayı bırakmıştım. Sesler tekrar kesilmişti.
''Bitt-'' Sorumu tamamlayamamıştım. Dudaklarıma değen parmağının baskısı artmıştı. Sessiz olmam için yaptığını anladığım da gözlerimi gözlerinden çektim. Onun fırtınalı bir gökyüzünü andıran gri gözlerine baktıkça korkum daha da şiddetleniyordu.
''Siz kim oluyorsunuz da Yaman Bey'e ateş ediyorsunuz lan yavşaklar!'' dedi içeriye giren başka gür bir ses. Silahlar yeniden ateşlenmiş, nefes alan hiçbir canlıyı sağ bırakmayacaklarına dair ettikleri yeminin hakkını veriyorlardı. Kurşunların hedefi olan salonun camı yere inmiş parçaları bizim saklandığımız yere kadar sıçramıştı. Soğuk hava eve girmek için fırsat kollarcasına eve sızıp kan sıçrayan perdeleri havalandırmaya başladı. Yüzümü korumak için kollarımı kendime sarmış iyice küçülmüştüm. Bağırmasının acı tonundan vurulduğunu anladığım bir adam bir gürültüyle yere yığıldı. Gözlerim olan biteni görmemesine rağmen beynim duyduklarımdan olanı biteni anlamaya çalışıyordu.
Ayaklarını bastığı yerleri titreterek ilerleyen kişinin bot giydiğini tahmin edebiliyordum. Yerleri dövercesine birkaç adım daha attıktan sonra sesi daha yakından gelmeye başladı.
''Yaman Bey'e kurşun sıkan elini bir daha kullanama da aklın başına gelsin, yavşak herif.''
Ve tek bir kurşun daha. Acı haykırışla bağıran adamın sesi sonlara doğru kesilmişti. Evimde, salonumun orta yerinde sayısını bilmediğim kadar adam yaralıydı. Kolumun etini iki parmağımın arasına sıkıştırıp iyice sıktım. Bu bir kâbustu ve uyanmak bu kadar zor olmamalıydı. Sıktığım yerin rengi dönse de ben hala uykudan uyanıp gerçek dünyaya dönemiyordum.
''Abi çıkabilirsin,'' dedi az önceki gür sesinin yerini sakinlik alan adam.
Dizlerimin üzerine oturduğum için elini bacağıma koymuş sırtını üzerime doğru eğmişti. Kesik bir nefes aldıktan sonra yavaşça yanımdan kalkıp korkusuz bir şekilde salona doğru yürümeye başladı. Ben beklediğim yerde ölüp ölüp dirilirken o ise soğukkanlıydı. Sanki Allah'ın her günü kurşunların ortasına dalıp usulca kurşunlarla dans ediyormuş gibi rahattı. O istediğiyle dans edebilirdi peki ya ben bu korkuyla kiminle dans edecektim?
Kısa bir süre sonra bana yaklaşan adım seslerini duyunca gözlerimi kırık cam parçalarından çekip hızla kapattım. Gözlerimi kapatmak koltuğun arkasındaki varlığımı yok edecekti sanki. Beynimin benden koşarak uzaklaştığını hissedebiliyordum. Kollarımı kaldırıp kafamın üzerine sarmak istesem de tüm bedenim bir buz kütlesine dönmüştü, başaramadım. Bana yavaşça yaklaşan adımlar önümde durdu. Ev o kadar sessizdi ki gelen kişi her kimse burnundan hafif bir nefes verdi, sanki bu halime gülüyordu.
''Hadi gel.'' Korkmam için temkinli konuşmuştu. Az önce gür sesiyle evi inleten adamın şuan benimle nasıl böyle tatlı tatlı konuştuğuna şaşırmıştım. Kaplumbağa yavaşlığıyla sıkı sıkı kapattığım göz kapaklarımı açtım. Gelen kişinin yüzüne değil ayaklarına dikmiştim bakışlarımı. Tahminim doğruydu ayağındaki siyah postalların iplerini bağlamamıştı. Bir adım daha yaklaşıp tek dizini yere koyup kolunu bacağının üzerine koydu. Daha fazla kaçışımın olmadığını biliyordum o yüzden gözlerim yavaşça gelen kişinin yüzüne odaklandı. Gözleri beni afallatmıştı. Birkaç gündür evimde kalan adamın gözlerine benziyordu hatta o kadar benziyordu ki birisi bu kadar koyu iken diğeri nasıl bu kadar açıktı hayret edilesiydi. Denizi andıran mavi gözlerini kumral kıvırcık saçları tamamlıyordu. Zihnimde bir anda yuvarlak gözlüklü, sevimli bir pijama takımıyla odasına giden bir küçük çocuk olarak belirdi. Böylesi sevimli görünen bu adamın az önce birine kurşun yağdırdığını inanmak güçtü. Sol elini yavaşça bana uzattı ya beni korkutmak istemiyordu ya da korkudan titrediğimi fark etmiş olacak ki benden çekiniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYOĞLU
Teen FictionEla gözleriyle baktığı herkesi etkileyen Ahu Aladağ. Gri mavisi gözleri olan ve sert duruşuyla Ahu'nun gözlerine vurulmuş Yaman Beyoğlu. İki farklı insan, iki farklı hayat nasıl oldu da bir ormanda kesişti? Beyoğlu'nun çetrefilli ve zor hayatı A...