Lewis Capaldi - Before You Go
Gündüzler geceleri kovalamış, birbirinin aynısı olan günler acelesi varmış gibi hızla geçmişti. Kuzey bu evde uzun süre kalacakmışım gibi dolabı giysilerle doldurmuştu. Hiçbir şekilde itirazlarımı kabul etmiyordu. Şaheser abla banyo yapmam için yardım etmiş, işlerden vakit buldukça sohbet etmek için odama gelmişti. Kuzey evini gezdirmek için akşamları işten geldiğinde bana bir sürü dil dökse de odadan çıkmamayı tercih etmiştim. Bedenim artık yatakla bütünleşmişti. Yavaşça kalkıp değnekleri alarak balkon kapısını araladım.
İki gündür sağanak yağmur yağdığı için karların büyük bir kısmı erimeye yüz tutmuştu. Balkon evin orman tarafına bakıyor, L şeklinde uzanıyordu. Odam ormanın tüm ihtişamını bana bahşederken, balkonun diğer ucundan köprünün ışıklarını görülüyordu. Balkonumun cam kapısı filmle kaplı olduğu için siyah camda kendi yansımamı görebiliyordum. Dışarıdan bakan birisi odamın içini göremezdi. Kuzey'in getirdiği kıyafetlerin içinden siyah renkli, kenarları beyaz detaylı bir pijama takımı giymiştim. Üstü önden düğmeli olduğu için sonuna kadar iliklemiştim.
''Beni etkilemeye mi çalışıyorsun?'' Yaman bu saçma kanıya nasıl varmıştı bilmiyordum ama günlerdir sinirimden dudaklarımı kemirdiğim için yara bere olmuşlardı. Sağ elimi ileriye uzattım yağmur ellerimi delercesine bir şiddetle yağdığı için görüş mesafesini en aza indirmişti. Öğle saatleri olduğu için kimseyle karşılaşma ihtimalim yoktu. İtina ile Yaman ile göz göze gelmekten kaçtığımı kendime itiraf etmem gerekiyordu. Balkondan çıktıktan sonra bacağımı zorlamadan odanın kapısına yöneldim.
Odadan çıktığımda karşı duvarda daha önce fark etmediğim oldukça büyük, fırtınalı bir gecenin resmedildiği bir tablo vardı. Bir sürü tekne fırtınanın şiddetiyle sağa sola savrulmuş, dolunayın ışığı gecenin karanlığındaki boğazı aydınlatmaya yetmemiş gibiydi. Tablo içimdeki kasveti büyütse de bakışlarımı tablodan çekemiyordum. Tablonun sağ alt köşesinde Beyoğlu imzasını görmeyi beklemediğim için oldukça şaşkındım. Böylesi bir yetenek Kuzey'e mi yoksa Yaman'a mı aitti öğrenmeliydim. Duvardaki tabloları incelemeyi aklımın bir köşesine koyup merdivene yöneldim çünkü birçoğu karakalem çalışmasıydı ve şahane çizilmişlerdi.
Düz yolda değnekle yürümek zor değildi ama merdivenleri hesaba katmamıştım. Geri odaya dönmek istemiyordum çünkü günlerdir orada çok sıkılmıştım. Her ne kadar akşamları Kuzey beni güldürmek için elinden geleni yapmış olsa da içimdeki kasvetli ruh hali bir türlü dağılmıyordu. Kalbim, gözlerimin Yaman'ı aradığını söylese de beynim ısrarla kabul etmiyor beni uçurumun kenarına sürüklüyordu.
Merdivenlerin başına geldiğimde saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Ya düşmeden aşağıya inebilecektim ya da karpuz gibi aşağıya kadar yuvarlanacaktım. Güç bela düşmeden son basamağa ulaşmanın başarısı günler sonra beni mutlu etmişti. Sessiz olan evde salona doğru ilerledim. Üç tane basamaktan da inip sonunda kendimi koltuğa bırakabildim. Gri koltuk takımına gri halı eşlik ediyor ahşap renkli parkelerle uyumlu görünüyordu. Açık tarzda yapılan mutfak salona bakıyordu. Ne yapacağımı bilmez halde oturmuş etrafı inceliyordum.
Bahçede oldukça büyük bir havuz vardı. Kenarlarına konuşlandırılmış şezlonglar yağmura teslim oluyordu. Şaheser abla telefonda konuşarak bahçeden eve girdi. Beni görmeyi beklemiyor olacak ki bir an afalladığına şahit oldum. ''Evet Yaman Bey, Rüzgâr'ın odasını toparladım. Keyfi yerinde oyun oynuyor. A-ah Ahu Hanım merhaba.'' Tebessüm edip halıyı izlemeye başladım. Şaheser abla bir müddet daha Yamanla konuşup telefonu kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYOĞLU
Teen FictionEla gözleriyle baktığı herkesi etkileyen Ahu Aladağ. Gri mavisi gözleri olan ve sert duruşuyla Ahu'nun gözlerine vurulmuş Yaman Beyoğlu. İki farklı insan, iki farklı hayat nasıl oldu da bir ormanda kesişti? Beyoğlu'nun çetrefilli ve zor hayatı A...