Sam Smith - Forgive MyselfKar tanesi usulca süzüldü gökyüzünden. Binanın etrafındaki arabaların kornası ulaştı kulaklarıma. İsmi meçhul olan adamın ellerinden ellerim kaydı kaydı. Adeta beni daha fazla tutma diye yalvarırcasına baktım gözlerine. Direnmemi bekleyen iğrenç yüzlü adam şaşırdı şaşırdı biraz daha şaşırdı. Yalan üzerine kurulmuş bir dünyanın acısı bıçak gibi kesti nefesimi.
Kraliçe eşinin kendisini aldattığını hissetse de, aşkla dolu olan kalbi bunu bir türlü kabul etmiyordu. Prenses her şeyden habersiz babasının boynuna kollarını dolamak için odasının kapısını çalmadan içeriye girdi. Çünkü o babasının biricik prensesiydi, ona kızamazdı.
Ama prensesin kardiyolog olan babası kızının kalbine asla iyileşmeyecek bir yara açtı. Neşterden yavaş yavaş kan aktı, süzüldü. Kralı odasında asistanıyla hayal bile edemeyeceği şekilde görmek, prensesin kalbine aldığı ilk güçlü darbeydi.
Doğrularla harmanlanmış kalbim, ilk kez yalanla tanışmıştı. Beni tarumar eden o yalan, yıllar sonra beni yine bulmuştu. Zaman farklıydı, mekân farklıydı ama verdiği acı asla azalmamıştı.
Hayal edemeyeceğim kadar şeker pembesi olan dünyam siyaha dönmüştü. Ardı ardına süzülen kar taneleri saçlarımı öpercesine üzerime yağdı. İçimdeki yangını soğuğuyla sardı, içimi soğuttu. İlk kez hissettiğim duygular sen mutluluğu hak etmiyorsun dercesine el sallayarak gökyüzüne süzüldü. En sevdiğim mevsim bu sefer beni kucaklayamadı. Gözlerimi kapattığımda zihnime süzülen gri mavisi gözler karanlığa gömüldü. Çünkü anlamıştım ki dünyamda siyahtan başka rengin yeri yoktu.
''Bırak beni,'' dedim şaşkınlığını henüz atamayan adama. ''Bırak düşeyim, direnmiyorum sana hadi bırak bitsin bu iş.'' Beni aşağıya doğru sarkıttığından dolayı saçlarım yüzümü kapattığı için şanslıydım. Ne mutlu ki yüzündeki yara iziyle korkunç gözüken adam son gördüğüm kişi olmayacaktı. Anneme bu kadar çabuk kavuşacak olmak ise beni bir hayli mutlu ediyordu.
''Ne o küçük hanım bakıyorum da duydukların seni sarsmış gibi. Üstün başarılı Ahu Aladağ, gözünün önünde oynanan oyunu anlayamamış,'' dedi zevkten dört köşe olmuş ses tonuyla. Hiç aşina olmadığım bu dünya içimi bir kez daha ürpertti. Sırf düşmanlarını kurtardığım için birileri benim hakkımda araştırma yapıp peşime düşebiliyordu. İyilik yapıp denize atsan bile sana dönüşü yılanın boğazına dolanması gibiydi.
İyileşmeye yüz tutmuş bacağıma kalın tabanlı asker botuyla bastırdığı için gücüm gittikçe tükeniyordu. Çalan telefonun melodisi ise çatıda yankılanmaya devam ediyordu. Çirkin adamın beni tek kolumdan çekip kaldırmasını fırsat bilip diğer kolumu boynuna doladım.
Ben bitti demeden hiçbir şey bitmezdi, soracağım hesaplar vardı.
Çırpınmaya başlayan adam hassas olan bacağıma vurmaya çalıştıkça hamle yapamıyordum. Elini beline atıp bir şey çıkaracağını sezdiğimde dirseğimi fırsattan istifade burnuna geçirdim. Burun kemiğinden çıkan ses midemi allak bullak etmişti. ''Ölümün benim elimden olacak seni sürtük!'' dedi burnundan oluk oluk kan akarken. Adam tekrar üzerime doğru gelince çalan telefonu alabilmek için koşmaya başladım. Tekrar dirseğimi hızla çenesine geçirmeyi başarsam da ani bir hareketle elleri saçıma dolanınca savunma gücüm sıfıra indi ve beni çatının bir köşesine fırlatmasına engel olamadım. Gürültüyle çarptığım masalar etrafa saçılırken kükremeye benzer bir bağırış ulaştı kulaklarıma.
Ruhumun kesiklerinden akan kan bedenimin acısını daha da yaşanabilir kılıyordu. Sürünerek de olsa kendimi çatının diz boyunda olan duvarına yasladım. Olaylar gözümün önünde tüm gerçekliğiyle yaşanırken hissizce o grilerin bana bakması için bekliyordum. Öfkeden deliye dönen Yaman, boğazının derinliklerinden gelen bağırma ve küfürle çirkin yüzlü adamı yerde yatırmış dövüyordu. Doğduğuna pişman etmek deyimi tam şuan da gerçekleşiyordu. Yaman belinde ne zamandan beri durduğunu bilmediğim silahı çıkarıp soğuk metali adamın şakağına dayadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYOĞLU
Novela JuvenilEla gözleriyle baktığı herkesi etkileyen Ahu Aladağ. Gri mavisi gözleri olan ve sert duruşuyla Ahu'nun gözlerine vurulmuş Yaman Beyoğlu. İki farklı insan, iki farklı hayat nasıl oldu da bir ormanda kesişti? Beyoğlu'nun çetrefilli ve zor hayatı A...