İlyas Yalçıntaş - Hançer
Gün, ufuk çizgisinin ötesinde doğmak için hazırlanıyordu. Deniz dalgaları günün ilk saatlerine gebeydi. Elimi havaya kaldırıp rüzgârı hissetmeye çalışsam da dokunamıyordum. Sadece yüzümü okşamak için esiyor gibiydi.
Huzursuz bir gece geçiren Yaman'ın yanında kalkıp güverteye çıkmıştım. Dün akşam hayatımdaki en güzel teklifi almış olsam da içimdeki korku boğazıma sarılan, kalın bir halat gibiydi. Halatın bir ucunu babam, diğer ucunu ise Yaman tutuyordu. Babam, sevgiye ve sadakate olan inancımın katili olmuş, Yaman ise ölen duygularımı canlandırmaya çalışıyordu. İki taraftan çekilen halat boğazımı kesiyor, adeta onların yönettiğini bir kukla gibi hareket ediyordum.
Tesadüfler ve kaderin bizi çoktan bir araya getirmiş olmasının elinden annem tutuyor, boğazıma sarılan halatı kesmek için elinde makasla bekliyordu.
Kazağımın kollarını biraz daha çekiştirip avuçlarımı sakladım. Rüzgâr güneşi selamlamak istermiş gibi esiyor, yelkenler rüzgârın yön vermesiyle yatın ilerlemesini sağlıyordu. İçimdeki görünmez yaraları ferahlatmak istediğim için içeriye girmeyip rüzgâra karşı direniyordum. Anne martı yavrularını da alıp havada uçmaya başladı. Şafak söktüğü halde etraftaki sessizlikte onların çığlıklarından başka bir şey duyulmuyordu.
Bu anın tekrarı olmayacağını bildiğim için bir kez daha etrafın fotoğrafını çektim. Zihnime kazımak istesem de, orası Yaman ile dolu olduğu için pek imkânı yoktu. Önce bir dokunuş sonra ensemde sıcak bir nefes hissettim. Üzerime sardığı battaniyenin üzerinden kollarını bedenime sardı. ''Günaydın.'' Sabah mahmurluğunun yansıdığı sesi hoşuna gitmemiş olacak ki boğazını temizledi. ''Sabah ayazı insanı fena çarpar, neden erkenden kalktın?'' Sakalını boynuma sürtüyordu sıcak olan burnunun ucu tenime değdikçe ürperiyordum.
''Günaydın, Kuzey tüm gece aradığı için pek uyuyamadım,'' dedim. Kuzey, Yaman'ın aklına yeni gelmiş olacak ki bana sardığı kollarını çözdü. Ona döndüğümde cebinden çıkardığı telefona göz atarken gözleri kocaman açıldı. ''Bir insan yedi yüz elli kere aranır mı ya geri zekâlı mı bu çocuk!'' Sıkıntıyla alnını sıvazladı. ''Geri zekâlı değil, seni çok seven ve sana bir şey olmasından çok korkan biricik kardeşin. Onu arayıp iyi olduğunu söyledim ama sesini duymadan rahat edememiş anlaşılan, hadi ara.'' Yaman'ın elindeki telefonu alıp rehberden Kuzey'in ismine dokundum. İlk sırada kayıtlı olduğu için bulmam zor olmamıştı.
''Lan oğlum Ahu sana iyi olduğumu söylemiş neden bütün gece beni arayıp duruyorsun? Hap içince top patlasa duymadığımı bilmiyorsun sanki. Tamam, ağlama ben iyiyim klasik bir kriz işte geldi geçti. Ne demek yakındayım?'' Yaman teknenin kenarına ilerleyip uzaktan görünen küçük bir balıkçı teknesine bakmaya başladı. Kapattığı telefonunu arka cebine sıkıştırdı. Dün yaşadığımız kısa bir yakınlaşmadan sonra gözümde daha bir farklı gelmeye başlamıştı sanki. Onu dikizlediğimi fark etmesin diye kendimi çabuk toparlarken onun yanına doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYOĞLU
Teen FictionEla gözleriyle baktığı herkesi etkileyen Ahu Aladağ. Gri mavisi gözleri olan ve sert duruşuyla Ahu'nun gözlerine vurulmuş Yaman Beyoğlu. İki farklı insan, iki farklı hayat nasıl oldu da bir ormanda kesişti? Beyoğlu'nun çetrefilli ve zor hayatı A...