|if this is love|

3.1K 124 620
                                    

'19.05.2014 - Nashville

On yedinci gün.

Gün saymaktan kendimi alıkoyamıyorum. Harry ile birlikte geçen her anım sanki bir rüyaymış gibi hissettiğimden gerçek olduğunu hatırlamak için parmaklarıyla matematik işlemi yapmaya çalışan yedi yaşında bir ilkokul öğrencisi gibi gün sayıyorum. Bazen hamile olan anne adaylarının bunu öğrendikleri andan itibaren bebekleri için tuttukları günlükler gibi ben de Harry ile sevgili olarak geçirdiğimiz her günü yazabileceğim bir günlüğe başlamayı düşünüyorum.

Düşüncede kalıyor, hayata geçirmiyorum.

Durup geriye baktığımda, ona hangi noktada bu kadar kör kütük aşık olduğumu kestiremiyorum. Belki X Factor kulisime girdiği ilk anda bu duygunun esiri olmuştum. Ya da belki de İrlanda'da Niall'ın evindeki odada uyumadığımız ve sabaha kadar konuştuğumuz o gecede içimden bir şeyler kopmuştu. Belki dişlerimizi ilk birlikte fırçaladığımızda, ya da gecenin bir vakti tüm o yorgunluğumuza rağmen saçlarımı kuruttuğunda... Tam olarak o en derin çukura düştüğüm anı bilmiyorum. Bildiğim tek şey Harry'yi aldığım nefesten bile daha çok seviyor olduğum. Aşırı sevgiden doğan kaybetme korkum yüzünden hayatımın önceki evrelerinde yaptığım hataları yapmamak için çaba sarf ediyorum.

Bir yanım ise bunun bir rüya olduğunu ve her rüyanın bir uyanışı olduğunu hatırlatmaktan asla vazgeçmiyor.

Sevgili olarak on yedi gün geçirdiğimize inanamıyorum. Kısa gibi görünen bu zamanının bize çok fazla şey kattığını ise fark etmemem mümkün değil. Özellikle Ellen'a çıkmamız bizim için ciddi bir dönüm noktası oldu. Programın ardından geçen sekiz gün boyunca ikimizde bir şeyleri daha iyi yapmak için fazlasıyla uğraşır olmuştuk. Bu noktada beni en çok üzen şey ise ilişkimize bir nevi tersten başlamış olmamızdı. Normal şartlar altında bir süre sonra baş gösterecek sorunlar, sanki biz birbirimize olan duygularımızı söylediğimiz an bir köşede kıvılcımlanmaya başlamıştı ve üstümüze gelen sorumluluklar da bir rüzgar misali bu ufacık kıvılcımları çok kısa sürede yangına çevirmişti. Tabii başta da dediğim gibi eğer normal şartlar altında olsaydık, içinde bulunduğumuz durum bana, bize katlanması çok daha zor gelebilirdi ama içinde bulunduğumuz şartlar normal değildi ve bunun da sonuna kadar farkındaydık.

Günlerimizi verimli kullanmak ve birbirimize ufacık bir zaman yaratmak için fazlasıyla çaba sarf ediyorduk. Geçtiğimiz dört konser arasındaki boşlukları tamamen birbirimize ayırmıştık. Bu da onun her detayını incelemem için bana büyük bir fırsat sağlamıştı. Mesela kitap okurken, kaşlarını çatıyor ve durmadan dudaklarını yalıyordu. Gün içinde kendine ne zaman büyük bir bardak su doldursa tek yudum bile almıyor ve daima bir köşeden pet şişe bulup suyunu oradan içiyordu ki bunun sebebini asla anlayamamıştım. Gece uyurken, daima bir şeylere sarılma ihtiyacı çekiyordu. Yastığa, örtüye, bana... Rüya gördüğünde nefesi hızlanıyor ve eğer yanındaysam başını daima boyun girintime yerleştirip soluklanıyordu. Ve ne kadar sorarsam sorayım asla ama asla gördüğü rüyalardan bahsetmiyordu. Benim gibi onun da bir defteri vardı. Bazen tur otobüsümün en ucundaki büyük koltuğun iki ayrı köşesine oturup defterlerimize bir şeyler yazıyorduk. Belki şarkı sözü, belki o an hissettiğimiz şeyler... En azından ben bunu yapıyordum. Onun ne yazdığından emin değildim. Çünkü ikimizde birbirimizin defterlerine duyduğumuz merakla ilgili tek kelime etmiyorduk ve ben bu gizliliği daima seviyordum. Beş gündür yanında bir gitarla geziyor ve yorgun hissettiğinde kendi bestelerinden birkaçını çalıyordu. Peçetelere nota karalamasına ve sonra kaybolmaması için o peçeteleri bana emanet etmesine yüklediğim derin anlamlardan ise büyük ihtimalle bir haber yaşıyordu.

Tüm bu güzellikler arasındaki tek saçma şey ise bana olan dokunuşlarını her zaman sınırlaması ve asla öpücükten bir adım ileri gitmemesiydi. Bu şey hakkında düşünmemeye çalışıyordum ama çok da mümkünmüş gibi durmuyordu. Özellikle de Olivia bir saat kadar önce ilk seksimizin nasıl olduğunu sorduğunda, yutkunmak dışında herhangi bir cevap verememiştim. Çünkü Harry benimle sevişmiyordu. Bu konularda ya da ilişkilerle ilgili herhangi bir konuda cinsiyetçi bir yaklaşım izlememeye özen göstersem de kadınlar cinsel açıdan erkeklere göre daha istekli davrandıklarında çoğu zaman 'kolay lokma' olarak görünüyorlardı ve ne kadar karşımdaki kişi Harry Styles da olsa, en nihayetinde o da bir erkekti ve Harry Styles olması bile onu bu genellemeden men edemiyordu.

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin