|be with me so happily|

3.1K 180 261
                                    

'01.05.2014 - Santiago

Saçımı neredeyse yolan Lou'ya dudağımı büzerek baktım. O ise özür olarak aynadaki yansımama bir öpücük gönderdi. Bu kadına bayılıyordum!

Santiago'daydık. Turun dördüncü konseriydi. Biletlere talep o kadar fazlaydı ki iki gün üst üste aynı sahneye çıkmamız gerekmişti. İnanılmaz!

Şimdi ise konsere birkaç saat kalmıştı. Otel odasındaydık. Normalde stadyuma çocuklardan erken gidip ses denemesi yapıyordum. Benim saçım yapılırken ve kapılar henüz açılmamışken de onların provası oluyordu. Ancak bugün nedenini bilmediğim bir aksaklıktan dolayı hepimizin hazır bir şekilde stadyuma gitmesi istenmişti.

Lou elinde kocaman bir çanta ile odama gelmiş, beni aynalı masanın önündeki krem sandalyeye oturttuğu gibi saçlarımı yapmaya başlamıştı. Bazen saç tellerimin yolunduğunu hissedip sızlanmak istesem de onun çok odaklanmış yüzünü gördüğümde bundan vazgeçiyordum.

Neredeyse 1 hafta sonra ilk kez makyajımı kendim yapmama müsade ettiği için mutluydum. Evet, Lou harika makyajlar yapıyordu. Sorun onun makyajlarını sevmiyor olmam değildi. Sadece kendim yapmak istemiştim ve bunu kimsenin haberi olmaması koşuluyla kabul etmişti. Kısacası bu kesinlikle hoş bir kadın dayanışması olmuştu.

O saçımın kalan son kısımlarını fönlerken Twitter'a göz atmış, birkaç güzel tweete cevap vermiştim. Bir topluluk bana çocukların fotoğraflarını atmam için neredeyse yalvarıyor, bazıları da ne yaptıklarını, nasıl olduklarını soruyorlardı. Eğer zamanım olsaydı çoğuna cevap vermeyi isterdim ama telefona bakma sürem çok da uzun olmamıştı. Çünkü Lou, fön makinesini kapattığı an odanın kapısı çalmaya başlamıştı.

O kapıya adımlarken ben aynadaki görüntüme baktım. Çok güzel değildim. En azından ben kendimi öyle bulmuyordum. Çıkık elmacık kemiklerim ve şekilli hoş bir yüzüm vardı. Yaptığım kontür Lou'nunkiler kadar başarılı olmasa da elmacık kemiklerimle uyum içinde görünüyordu.

Ela gözlerimi çok koyu olmamasına dikkat ettiğim bir göz makyajıyla belirginleştirmiş ve dudağıma da doğal tonlarda bir ruj sürmüştüm. Burnum... o yüzümde sevmediğim tek yerdi. Çok şekilsiz değildi, aşırı ve göze batan bir büyüklüğü de yoktu ama şu fındık burunlu kızlardan hiç olmamıştım. Hatta bana kalsa -ki kalmamıştı- turne başlamadan estetik yaptırma fikrini öne sürmüştüm ancak menajerlerim insanların yüzümde bir değişiklik istemeyeceğini ve doğallığın her zaman bir numaralı göze girme şekli olduğundan bahsedip bunu kesin bir dille reddetmişlerdi. Ve bence tam bir saçmalıktı. Yine de bu durum kendimle ilgili karar almamdaki kısıtlanan özgürlüğümü görmemi sağlamıştı. Bir bakıma rahatsız ediciydi ama durumun bana her açıdan kattığı avantajlar bunu görmezden gelmem için yeterliydi, en azından şimdilik... Ne de olsa burnumu yaptırmadan on sekiz sene geçirmiştim. Bunun bu şekilde birkaç yıl daha devam etmesi çok da mutsuz olmama sebep olmazdı.

"Selam güzellik," diyen sese döndüm. Liam, Lou'nun yanağını öperken muzip görünüyordu.

"Sıra sizde. Duşa girip saçlarını benim için hazırlamalıydın." Lou'nun uyarıcı tonuna aldırış etmeden yanağından bir makas aldı ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle bana baktı.

"Hoş geldin Liam," dedim sandalyeden kalkarken.

"Vay be!" Ardından gelen ıslık beni güldürürken Lou elinde tuttuğu saç fırçasını Liam'ın kafasına fırlattı.

"Beni ciddiye al Payne!" Kahkahası arasında söylediği sözler beni de gülme krizine sokarken, Liam kafasını ovuşturdu. Ama o da gülüyordu.

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin