'Bölümün başında Harry ve Gigi arasında My Policeman kitabı ile ilgili bir sohbet geçiyor. Ben spoiler olduğunu düşünmüyorum ama yine de kitapla ilgili hiçbir şey bilmek istemiyorsanız, o kısmı geçebilirsiniz.'
20.10.2020 - Los Angeles
Saat gece yarısını henüz geçmişti. Harry hâlâ yoktu. Bugün setin geç biteceğini söylemişti. Onu beklemeden uyumamı da defalarca kez söylemişti ama şu an daha önemli bir işim olduğundan uyumuyordum. Daha önemli iş, kitap okmaktı. Bunu yapmayı uzun süredir ertelediğim gerçeği acımasızca yüzüme çarptı. Okumayı sevip okumaktan kaçmam kulağa mantıksız geliyordu ama bu bazen herkesin başına gelebilecek bir nevi paradoks olduğundan çok takılmadım.
Parmaklarım nazikçe kitabın sayfasında gezindi. Parşömenin dokusu hoştu. Sayfanın sağ üst köşesi kıvrılmıştı. Odada ve hatta evde yalnız olmama rağmen, kitaplara kaba davrandığı için Harry'ye sesli bir şekilde söylendim. Sonra da sevgilimle kendi kendime yaptığım tartışmayı belki de kitaplara kaba davranan sen değilsindir, belki de bu konuda fazla obsesif ve hassas olan benimdir, diyerek bitirdim.
Harry'nin Londra'daki evimizdeki büyük kitaplıktan kitap okuduğunda, onlara hassas davranmaya çalıştığı gerçeği aklıma gelince gülümsemeden edemedim. Kitaplarımızdan herhangi birini okurken sayfalara karşı farklı bir özene sahipti çünkü beni seviyordu. Ve ben de kitaplarımızın sağlam olmasını seviyordum. Bir de onu, en çok onu...
Şimdi, bu kitabın sarı kalemle altının çizilmesi ve kenarına notlar alınmış olması beni rahatsız etmedi. Aksine fazlasıyla hoşuma gitmişti. Çünkü Harry çok yakında bu kitaptaki Tom karakterini canlandıracaktı ve bu çizgiler, alınan ufak notlar heyecanını gözler önüne seriyordu. Bence bu kitaba bırakılan her iz çok kıymetli ve özeldi. En güzeli de bunları onun dışında sadece benim biliyor olmamdı.
Bir an için okumaya ara verip gecenin başında yatakta Harry'nin yattığı taraftaki komodinin üzerinde çok uzun süredir duran 'My Policeman' kitabının sayfalarını açtıktan sonra okuyup okumamak konusunda yaşadığım kararsızlığı anımsadım. Kararsız kalmıştım. Çünkü çok fazla not vardı. Özel bir şeyler olabileceği düşüncesi beni biraz tereddüte düşürdüğünde, olması gerekeni yapıp sevgilime kitabı okumamın onun için bir sakıncası olup olmadığını soran bir mesaj göndermiştim. Mesajı görmesi bile mucizeydi. Çünkü genelde telefonunu karavanda bıraktığını söylüyordu. Ancak cevabı gecikmemişti, yine de uygun olmadığını belli edecek kadar kısa bir şekilde okuyabileceğimi, onun için hiçbir sorun olmadığını yazmıştı.
Bulduğum küçük bir kurşun kalemle -ki bu da Harry'nin komodininde duruyordu- onun çizdiğinden daha farklı yerleri çizdim. Bazen gözyaşlarım kitabın sayfalarına damladı. Kurgu beni içine fazlasıyla çekmiş olacak ki son sayfayı defalarca kez tekrardan okuyup ağlarken, Harry'nin adımı seslendiğini neredeyse duymamıştım.
"Bitirdin mi?" Harry'nin ağlamama karşılık sorduğu soruya karşılık bir hıçkırık daha atarak başımı salladım. Ellerimi yüzüme kapatmak için bile uğraşmadan kitaba sıkıca sarıldım.
"Kalbim acıyor." İtirafım onu gülümsetti. Bu sırada gözyaşlarımın el verdiği netliği kullanarak ona baktım. Fönlü saçları dağılmıştı. Omuzları düşüktü. Yorgun görünüyordu. Göz altları koyulaşmıştı. Yine de güzel, diye düşündüm. Her zaman çok güzel.
"İlk okuduğumda ben de etkisinden uzun süre çıkamamıştım. Üç taraf için de çok yıkıcı bir hikaye." Belli belirsiz başımı salladım. Yatağın ayak ucunda dizlerinin üstüne oturdu. Beceriksizce gözyaşlarımı silmeye çalışırken burnumu çektim. Kıpkırmızı olduğuna emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling || H.S.
Fanfiction"O şarkı sana yazıldı." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Tıpkı albümdeki diğer şarkılar gibi..." • |07.07.2020|