Bu bölümü 2020'nin bana kattığı en güzel insana, her zaman yanımda olan MellHerondale 'ye ithaf ediyorum.
23.07.2020 - London
Menajerim Betty bilmem kaçıncı mesajını gönderdiğinde, bugünün gerçekten de çok yoğun olacağını geç de olsa kavramıştım. 23 Temmuz 2020, resmi olarak One Direction'ın 10. yılıydı. Ben de onlarla seneler geçirmiş biri olduğum ve Liam dışında hiçbiri hâlâ grupları hakkında tek kelime konuşmadığından, radyoların röportaj listelerine eklenmiştim. Betty ise oldukça seçici bir yaklaşım izleyip yalnızca Roman Kemp'in teklifini kabul etmişti. Yani Liam'ın Capital Radyo ile yapacağı canlı yayının ardından benimle bir yayın açacaklardı. Asıl istekleri bizi aynı anda almak olsa da bunun doğru olmayacağını söyleyen yönetimlerimiz yüzünden aslında benim çok sıcak karşıladığım teklifi reddetmek zorunda kalmıştık.
Bugünün bir diğer yorucu ve heyecan verici yanı akşam çocukların yıldönümü yemekleri için bizim evimizde toplanacak olmasıydı. Yemeği ayarlayan kişi elbette ki bir dahakine herkesi kendisinin ağırlayacağını söyleyen Harry'ydi. Ben ise o zaman söylediğim şeyin arkasında durup evimize istediği kişiyi çağırabileceğini söylemiştim.
Tüm bunlar dışında Harry ile o malum günden beri yüzyüze görüşmemiştik. Yalnızca iki kez mesajlaşmıştık. Biri bu akşam verecek olduğumuz yıldönümü yemeği, diğeri de sadece nasıl olduğumuzu konuştuğumuz kısacık bir sohbetti. Zamanın bize nasıl bir etki yarattığı konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Onsuz olmaya hâlâ tahammül edemiyordum. Ancak affetmek de en az onsuzluğa katlanmak kadar zordu. Özellikle çok uzun süre af dilememiş birini bir anda affetmek hiç de kolay değildi.
Ayrıca affetmem gereken ve yaptığı şeyleri unutmam gereken tek kişi aşık olduğum adam da değildi. Bir köşede söylediği zehirli sözlerle beni delip geçen bir Louis duruyordu. Özellikle onu affetmek ya da diğer bir değişle onu affetmek zorunda bırakılmak bana çok ağır geliyordu. Yaptığı şey yok sayılamayacak kadar büyüktü. En nefret ettiğim konuyu çok acımasız sözlerle yüzüme vurmuştu ve bunu yaparken beni ne denli üzdüğünü/üzeceğini asla düşünmemişti. Ve sonra küçük bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştı. İçten içe ona hak vermek için uğraşsam da bir yerden sonra kendi uğraşlarım bana çelmek atıyor ve yere kapaklanmama sebep oluyordu. Hatta sırf bu karamsarlığımın verdiği vicdan azabı yüzünden günlerce rüyamda Johannah'ı görmüştüm. Ve bu bana hiç yardımcı olmamıştı.
Louis ise birkaç kez buluşma ayarlamaya çalışsa da ondan köşe bucak kaçmış, Daisy ve Phoebe beni özlediklerini söylediklerinde ise Louis'yi görme ihtimalini göze alamayıp onları evime davet etmiştim. Çünkü az da olsa hayatımdaki hayal kırıklıklarından uzaklaşmaya ihtiyacım vardı.
Yalnız olduğum bu süreçte yarım kalan albüm kayıtlarımı bitirmiştim. Ve ailem yeni yıl girmeden İngiltere'ye taşınacaklarından, onlara alacağım evi seçmek için emlakçıyla uğraşmıştım. Eğer Harry ile tekrar bir araya gelmeyeceksek -ki bunun düşüncesi bile beni üzüyordu- en kısa sürede kendime de bir ev bulmalıydım.
Akşam için hazırladığım menünün yazılı olduğu kağıda baktım. Oldukça uğraştırıcı ve içinden çıkılmaz görünüyordu. Özellikle de iki saatimi röportaj ile geçireceğimi düşününce tek dileğim bu listeyi yetiştirmek haline gelmişti. Ocakta haşlanan brokolinin altını kıstığımda kapının çalmasıyla şaşkınlıkla yerimden sıçradım. Çalan bahçe kapısı değil de iç kapıydı. Bu da gelen kişinin diğer kapının şifresini bildiğini gösteriyordu. Ki bunu bilen tek bir kişi vardı. Harry...
Erken geleceğinden haberim olmadığı için gerilmiştim. Kapıyı açmadan hemen önce aynadan kendime baktım. Röportaj için hazırlandığımdan kötü görünmüyordum ve bu iyi hissettirmişti. Ne kadar Harry her halimi görmüş de olsa aramıza bu kadar mesafe girmişken ona güzel görünmek istemem oldukça normaldi. Yani en azından ben kendimi öyle avutuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling || H.S.
Fanfic"O şarkı sana yazıldı." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Tıpkı albümdeki diğer şarkılar gibi..." • |07.07.2020|