'29.07.2014 - London
Hayatımın en büyük itiraflarından birini yapmış olmama rağmen gidişatta hiçbir değişiklik yaşanmamıştı. O gün tuvalette Harry'e aşkımı ilan etmemin ardından, küçük çaplı bir panik atak krizi geçirmiş ve doktorun söylediğine göre 'hiperventilasyon' adında aşırı nefes almamdan kaynaklanan bir bayılma yaşamıştım.
Ciddi bir şeyim olmamasına rağmen her şeyden habersiz olan ekibim benim için endişelenip 'sağlık sorunları' gerekçesiyle Madrid konserimi iptal etmişlerdi. Bu da kendimi odama kapatmama ve hiç kimseyle konuşmamama olanak sağlamıştı. İki günün ardından da Porto konseriyle turnenin Avrupa ayağına veda edip on sekiz günlük bir araya çıkmıştık. Sonrasında da ara boyunca turda başlamış olan şarkı kayıtlarıma -zar zor- ara vermelerini sağlamış, ailemle vakit geçirip yaşanan ve yaşanamayan her şeyden kaçarak Türkiye'ye gitmiştim.
Bu benim için hem dinlendirici hem de düşündürücü bir kaçamak olmuştu. Öte yandan bunca zaman Harry ile hiç konuşma fırsatımız olmamıştı. Onu gördüğüm son yer, Avrupa ayağının finali için Porto'da çekildiğimiz ekip fotoğrafı olmuştu. Sonra ne mesajlaşmış ne de telefonda konuşmuştuk. Bu oldukça can sıkıcı ve kalp kırıcıydı. Sonuçta ortada bir aşk itirafı vardı. Karşılıklı olmadığını söylemesi kaçmasından çok daha iyi olurdu ama Harry bunu yapmamayı tercih etmişti. Onunla olan bu iletişimsizliğimizin aksine, tatil boyunca çocukların hepsiyle birkaç kez FaceTime yapmıştık. Özellikle Johannah'ın 20 Temmuzdaki düğününe katılamadığım için fazlasıyla üzgündüm ama neyseki Louis de dünyalar tatlısı annesi de ailemle zaman geçirmemin çok daha iyi olacağını söyleyerek beni biraz da olsa mahcubiyetimden kurtarmışlardı. Bunun dışında Zayn ile daha sık konuşmuş ve en kibar şekilde Tom mevzusunu tatlıya bağlamıştık. Kısacası asıl mevzu dışında hayatımdaki her şey yolundaydı.
Birkaç gün önce Londra'ya geri dönmüştüm ve hızlandırılmış bir programla Amerika'daki piyanolu koreografime çalışmıştık. Şimdi ise havaalanına doğru yola çıkmıştım. Uzun sürecek bir uçak yolcuğu yapacaktık. Bu yüzden olabildiğince rahat şeyler giymiş ve yanıma özellikle Niall ile yiyebilmek için birkaç paket cips almıştım.
Harry'yi göreceğim ve saatlerce onunla aynı jetin içinde olacağım için hem heyecanlı hem de hayal bile edilemeyecek kadar gergindim. Büyük ihtimalle bu süreç içinde saçları biraz daha uzamıştır, diye düşünmekten ve kalan tüm yol boyunca onu hayal edip One Direction şarkıları dinlemekten kendimi alıkoyamamıştım.
Yine korumalar eşliğinde özellikle de birbirimizden ayrı olarak ve ilk kez hiçbir fotoğraf vermeden hayalet edasıyla jete ulaştığımızda, Louis bir leopar gibi üstüme atlamış ve ben dengemi kaybettiğim için önce arkamdaki koltuğa sonra da yere düşmüştük. Bu kesinlikle günler sonra çocuklar ile ilk karşılaştığımda görünmek istediğim son hâl bile değildi.
Louis'yi üzerimden itmeye çalışırken kalçamdaki şiddetli acıyla yüzümü buruşturup sızlandım. "Senden nefret ediyorum Boo Bear!" Arkadan Niall'ın komik kahkahasını ve Liam'ın canımın acıyıp acımadığını soruşunu duyabiliyordum. Bir de Zayn'nin Louis'yi azarlayışını... Harry'nin ise ne görüntüsü ne de sesi yoktu.
Louis üzerimden kalkmadan hemen önce dudaklarını alnıma bastırıp küçük bir öpücük kondurdu. "Ben de seni çok özledim küçük tırtılım." Ve işte, bir insanın Louis Tomlinson'a kızma süresi maksimum birkaç saniye sürebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling || H.S.
Fanfic"O şarkı sana yazıldı." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Tıpkı albümdeki diğer şarkılar gibi..." • |07.07.2020|