|your eyes irresistible|

3.2K 169 289
                                    

'22.05.2014 - Ireland

Turnenin Güney Amerika ayağını bitirmiş ve on gün önce İngiltere'ye gelmiştik. İlk beş gününü Türkiye'den gelen ailemle geçirmiştim. Oldukça güzel bir haftaydı. Birlikte Londra'yı gezmiştik. Çoğu mekanı hayranların ilgisi nedeniyle tam olarak dolaşamamıştık ancak bu durum annem, babam ve hatta küçük kardeşimin bile benimle gurur duymasına sebep olmuştu. Ve bu her şeyi daha anlamlı kılıyordu.

Annem evimin çok küçük olduğundan şikayet ettiği için otelde kalmışlardı. Ben de onlar döndüğünden beri sıkı bir araştırma yapmış, bahçeli ve geldiklerinde rahatça kalabilecekleri birkaç ev bulup incelemesi için ona göndermiştim. Birini seçmesi yeterliydi. Tek bir telefonumla evi hazırlamaya başlayacaklardı.

Yarın Avrupa'daki ilk büyük konserime çıkacaktım. İrlanda, Croke Park. Hasılatın yüksekliğinden ve çok kalabalık olacağından bahsettiklerinden gerginliğim kat ve kat artıyordu. Şu ana kadar toplam on konsere çıkmıştım. Buna alışmam ne kadar zaman alacaktı bilmiyordum ama her seferinde korku ve heyecanın iliklerimden aktığını hissediyordum.

Niall bizi on bir gün aranın ardından birlikte zaman geçirebilmemiz için İrlanda'daki evine çağırmıştı. Ailesinden ayrı küçük bir evi olduğundan bahsetmişti. Niall zaten tüm bu tatil boyunca İrlanda'daydı. Bizim de gidebilmemiz için çocukların özel jeti hazırlanmıştı.

Zayn, havaalanına Perrie ile gideceğini söylediğinde arabalarına dahil olma fikrini tamamen geri plana atmıştım. Louis, inişli çıkışlı ilişkisine hiçbir zaman bir anlam veremediğim kız arkadaşı Eleanor'u getirecekti. Liam ve Harry ise havaalanına beraber gideceklerini ve fazla araba olmasının saçma olacağını belirtmişlerdi. Bu nedenle Liam beni de alacaklarını söylemişti. Bu yüzden de onları bekletmemek adına durmadan saate bakıyordum.

Kendime küçük bir el çantası dışında kıyafet almamıştım. Ne de olsa sabah uyandığımızda tur otobüslerimiz kapıya dayanacak ve sevgili stilistimiz Caroline giymemiz için seçtiği kıyafetleri önümüze serecekti. Buna alışmaya başlamıştım.

Şimdi ise altıma dar ve fazla olmasa da üzerinde birkaç yırtığı olan mavi bir kot, üstüme de toz pembe bir sweatshirt giymiştim. Nike'ın hediye olarak gönderdiği sweatshirtüm ile hemen hemen aynı tonlardaki ayakkabılarım ve fönlü saçlarımla iyi hissediyordum. Belki daha hoş şeyler giymem gerekiyordu ama bu kesinlikle istediğim bir şey değildi. Onların yanında rahat olmak istiyordum. Birlikte dile kolay iki sene geçirecektik. İster istemez bariz bir samimiyetimizin oluşacağı ortadaydı. Ki bence bu samimiyet, şimdiden kendini belli etmeye başlamıştı.

Onlar artık yalnızca şarkılarını dinleyip posterlerine baktığım ve hayran olduğum insanlar değillerdi ve bu benim için gerçekten çok garip bir durumdu. Bir şeyler paylaşıyor, sohbet ediyor ve birlikte zaman geçiriyorduk. Düşüncesi bile ilk birkaç ay gerçek değilmiş gibi gelmişti ama sonra duruma adapte olmuştum. Yine de hâlâ onları oldukları insanlar olarak tanımak ve sevmek çok farklı bir şeydi. Ayrıca 'hayran olduğunuz ünlülerle tanışmayın, genelde hayal kırıklığına uğratırlar' tezini kesin olarak çürütüyorlardı. Bir tek Harry'den beklediğim gibi bir yaklaşım alamamıştım ama bu konuda da onu suçlamıyordum. Herkes herkesi sevmek zorunda değildi. Ki beni sevmediğini de düşünmüyordum. Sadece onunla, diğerleriyle olduğum kadar hızlı arkadaş olamamıştık ve kalbime yaydığı ısıyı düşününce bu da çok büyük bir kayıp gibi gelmiyordu. Yani zaten Harry ile yakın arkadaş olmak gibi bir beklentim yoktu ve hiçbir zaman da olmamıştı.

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin