|i try to forgive you|

2.8K 152 358
                                    


'10.11.2019 - Los Angeles, CA
(part-2)

İtiraf etmek gerekirse, bir ünlünün Late Late Show'a katıldığında dahil olmayı asla kabul etmemesi gereken bir şey varsa o da 'Spill Your Guts or Fill Your Guts (Cesaretini Dök ya da İçini Doldur)' oyunudur. Özellikle eski sevgiliyle asla oynanmamalıdır. Kesinlikle sağlıklı değildir. Hatta tam anlamıyla hastalıklı bir olaydır. Kişinin arkasına bakmadan kaçması  ya da dürüst olmaması gerekir ki bu oyun formatına oldukça aykırı bir durumdur.

Bilinç altımın bana yaptığı tüm bu haklı uyarılara rağmen üzeri iğrenç yiyeceklerle dolu yuvarlak bir masada eski sevgilimin karşısında oturuyorum. Olmam gerektiğinden daha sakinim. Gülümsüyorum ve onun muazzam yüzüne Somon Smoothie dökmeyi elbette ki düşünmüyorum!

"Bunun hakkında ne düşünüyorsun?" Ciddiyetle sorduğu soru ve dakikalar önce onu odamdan def etmemişim gibi rahat duruşu oldukça normaldi. Çünkü etraf kameralarla ve seyircilerle doluydu. Olması gereken buydu ve ben de olması gerekeni yapacaktım. Akıl almaz bir ortaklık!

Louis ve Niall'ın ellerinde biralarıyla gülerek bu şovu izleyecek olmalarını bilmek ve sonrasında benimle geçecekleri dalgaları tahmin etmek kesinlikle kolay değildi. Ancak buna bile hazırdım. Ayrıca bir yandan da mutluydum. Harry'ye masadaki en iğrenç şeyleri yedirtecektim. Keşke bol mayonezli bir hamam böceği de koysalardı. İşte o zaman her şey dört dörtlük olurdu.

"Bilmiyorum." Tiksinerek masadaki yiyeceklere baktım. "Bunu kabul ettiğime inanamıyorum."

"Büyük ihtimalle ilk ve son oynayışımız olacak." Gülümseyerek kameraya döndüğünde aynı gülümsemeyle onun yaptığını tekrarladım.

"Masadaki yiyeceklere bir bakalım. Böcekli Trifle tatlısı." Kalabalıktan gelen tiksinti sesine sevimli bir suratla karşılık verdi ve aynı sesi çıkarıp kalabalığı onayladı. Kalan tüm yiyecekleri kahkaha ve iğrenme sesleri eşliğinde tanıttı. Oldukça iyi gidiyorduk. Şimdilik...

"İlk soruyu ben soracağım."

"Tamam."

"Yapımcılar sana soruları göstermediler değil mi?" Yüzündeki ifade fazlasıyla tatlıydı. Soruları görmemiş olmamdan keyif alıyor gibiydi.

"Hayır, göstermediler."

"Yiyeceğin şeyleri ben seçeceğim ve eğer soruma cevap vermek istemezsen yiyeceksin." Masadaki şeylere bakınca midemde bir bulantı hissetsem de onu onayladım. Ne kadar kötü olabilirdi ki?

"O zaman şeyle başlıyoruz..." İsyan ederek ve büyük bir korkuyla arkama yaslandığımda seçeceği şeyi ve en önemlisi soruyu delicesine merak ediyordum. "1000 yıllık Yumurta Likörü."

"Hayır!" Neredeyse çığlık attığımda bana gülüyordu. Ve hadi ama ben yumurtayı sevmezdim bile...

Masayı çevirdiğinde üzerine tarçın koyulmuş yeşili anımsatan rengiyle rezalet görünen Yumurta Likörü önüme gelince gülerek tarçın çubuğunu tuttum. "Ne yani üzerine tarçın koyarak bunu iyi hale getirebileceklerini mi sanmışlar?"

"Evet sanırım öyle düşünmüşler."

"Ben tarçından nefret ederim!" Bu tepkime gülüşünün arasından "Biliyorum," demesi kesinlikle beklediğim bir şey değildi. Tabii ki biliyordu. Dört buçuk yıl boyunca sevgilimdi. Elbette biliyordu.

"Bir kokla!" İtiraz etmeden elim bardağa gittiğinde yüzümü buruşturarak ona baktım.

"Neden?" Bunu sorarken bardağı burnuma yaklaştırmıştım ve elbette rezalet kokuyordu. Öğürmemek için elimi ağzıma götürdüğümde o hâlâ gülüyordu. "Aman Tanrım, bu iğrenç!"

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin