'24.06.2014 - Amsterdam
"Tanrı aşkına Louis!" diye bağırdı Caroline. "Biraz daha hareket edersen elimdeki iğneyi kıçına saplayacağım." Louis kahkaha atıp biraz daha kıpırdandığında Caroline gerçekten de dediğini yapıp iğneyi batırdı.
Ben ise elimde Sarah'ın yaptığı bir dilim meyveli pastayla gülerek onları izliyordum. Sahne arkası kesinlikle keyifli oluyordu. Çocuklar gerçek anlamda yaramazlık yapıyorlardı ama o kadar tatlı ve sevimlilerdi ki kimse onlara kızmaya kıyamıyordu.
Louis, iğne faciasından sonra hareketsiz durmayı kabul etmiş ve Caroline ölçümlerini rahatlıkla yapmaya koyulmuştu.
"Diğerleri nerede?" dedi Louis. Sanki onsuz eğleniyorlar da o bu eğlenceyi kaçırıyormuş gibi hissediyora benziyordu. Resmen içi içini yiyordu. Şapşal.
"Zayn, Helene ile birlikte ses denemesi yapıyor. Liam ve Niall yemek yemek için mutfağa gittiler. Harry'i görmedim." Louis son söylediğim şeye anlamadığım bir şekilde gözlerini devirip sıkıldığını belli etmek için derin nefesler alıp vermeye başladı.
Neyse ki çok geçmeden Caroline işini bitirip bizi odadan postalamıştı. Etrafta akşamki konser için bir koşuşturma vardı. Sakarlığım yüzünden neredeyse yanından geçtiğimiz hoparlöre çarpacaktım ki Louis beni hızlı bir refleksle kendine çekti.
"Teşekkür ederim," dedim. Gülümseyerek göz kırptı.
"Açsan çocukların yanına gidelim," diye bir öneride bulundum.
"Hayır. Ben gelmeden önce cheesburger yedim. Harry'yi bulalım." Sessiz kaldım ve onun yanında adımladım.
Otobüsteki fazla özel anımızın ardından birlikte bir şeyler içerken, Harry bana şarkıyı One Direction için yazmadığından ama birlikte yazdığımız ilk şarkının bir sayfada kaybolup gitmesine izin vermeyeceğinden, büyük bir ihtimalle söylemesi için bir sanatçıya vereceğinden bahsetmişti. Oysa şarkıyı birlikte yazmış sayılmazdık. Ben o kadar da katkıda bulunmamıştım. Yine de söylediği şey benim için fazlasıyla anlamlıydı.
Bu birkaç sohbet dışında yol boyunca hiç konuşmamıştık. Daha doğrusu konuşamamıştık. Çünkü fırsat olmamıştı. Hemen hemen aynı anlarda annelerimiz bizi görüntülü aradığından ikimiz de otobüsün birer ucuna çekilip onlarla konuşmuştuk. Bu görüşmelerden kısa bir süre sonra da mola için benzin istasyonunda durmuş ve Liam, PlayStation oynama bahanesiyle Harry'yi benim yanımdan almıştı. Yerine Zayn gelmek için oldukça hevesli davranınca, anlamsız bir şekilde ortam az da olsa gerilmişti. Çünkü Harry kaşlarını çatıp bir şeyler söylenerek otobüse binmişti. Louis kıskandığı ile ilgili söylendiğinde de elimdeki su şişesinin kapağını açıp ona su atmıştım. Ve bu onu kahkahalara boğmuştu. Bazen gerçekten bir baş belası olabiliyordu.
Yolun kalanında Zayn ile zaman geçirmek kötü değildi. İşin doğrusu, Harry ile geçirdiğim zamanla aralarında herhangi bir kıyaslama yapamamıştım. İkisiyle zaman geçirmek de bambaşka şekillerde keyif veriyordu.
Hadi ama ben o zümrüt yeşili gözleriyle beni kalbimden vuran kıvırcık saçlı adama aşıktım. Nasıl aynı hissettirebilirdi ki?
Sahneye girdiğimizde baş prodüktörümüz Ben ve Harry hararetle bir şeyler konuşuyorlardı. Louis, bana bağırarak bir şeyler söylediği için ikisinin de bakışları bize döndü. Kafasında bordo bir beresi vardı ve bereyi balıkçılar gibi takmıştı. Komik görünmesi gerekiyordu ama değildi işte. Bir şekilde kusursuz görünüyordu. Yine!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling || H.S.
Fanfiction"O şarkı sana yazıldı." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Tıpkı albümdeki diğer şarkılar gibi..." • |07.07.2020|
