'22.08.2014 - Houston
Gözlerimi açtığımda, başımda şiddetli bir ağrı vardı. Bu ağrıya ek olarak gözlerimin içi yanıyordu. Tüm vücudum uyuşmuştu. Uzun bir aradan sonra spor yapınca vücuda yayılan ağrının birebir aynısını hissederek uyanmıştım.
Koltukta yana doğru döndüğümde, yatakta uzanmış beni izleyen bir Harry görmek beklediğim son şey bile değildi. O kadar alkolden sonra uyanabileceğini düşünmemiştim. Ayrıca bana bakıyor olmasını da beklememiştim.
Dün onu yatırıp duş aldıktan sonra elbette onun yanında uyumamıştım. Koltukta uyumak gözüme çok cazip görünmüştü ama hissettiğim ağrıya bakılacak olursa vücudum benimle aynı düşüncede değil gibi görünüyordu.
Bir an için buluşan gözlerimiz benim bakışlarımı çevirmemle birbirlerinden ayrıldığında, elimi yüzüme kapatarak esnedim. Bu akşam bir şovumuz olduğu gerçeği aklıma geldiğinde ise neredeyse ağlayacak gibi hissediyordum. Yorgundum. Hem ruhsal, hem de fiziksel olarak enkaz gibiydim.
"Neden orada uyudun?" Harry'nin boğuk sesini duymak kalbimi teklettiğinde, sanki onu hiç duymamışım gibi galesizce koltukta oturur pozisyona geçtim. Saatin kaç olduğunu merak ediyordum. Çünkü Harry'nin erken uyanmış olabileceğine hâlâ inanmıyordum. Boynumu yavaş hareketlerle sağa sola eğdikten sonra ayağa kalktım. Yerdeki çantamı aldım ve içinden telefonumu çıkardım. Harika kapanmıştı.
"Şarj aleti nerede?" diye sordum. Bu sırada gözüm odada gezindi ve komidinde duran kabloyu görüp ona doğru ilerledim. Ve telefonumu şarja taktım. Saate bakmak için açılmasını beklemekten başka çarem yoktu.
"Gigi..." diye başladı Harry. Belliydi devamını getirecekti ama duymak istediğimden emin değildim.
"Bu dağınıklığa dokunma. Mark'a söylerim biz çıkınca temizletir ve hasarın bedelini öder," dedim bir çırpıda. Bu sırada hâlâ ayakta telefonun açılmasını bekliyordum.
"Gigi," dedi Harry bu sefer daha sitemkar bir sesle.
"Ne var!?" Bağıracağımı düşünmemiştim ama takılı plak gibi adımı söyleyip durması sinirlerime dokunmuştu. Yatağın ortasına oturup bakışlarını benimkilerle buluşturduğunda, gözlerinin kan çanağı gibi olduğunu gördüm. Saçları birbirine girmişti ve dudakları kurumuştu.
"Konuşabilir miyiz?" Sorusuna karşılık kaşlarım çatıldı.
"Hayır," dedim kendimden emin bir sesle. Tabii ki konuşamazdık.
"Lütfen..."
"Benim söyleyecek hiçbir şeyim yok. Sen ise dün yeterince konuştun yani dinleyecek bir şeyim de yok. O yüzden sadece susabilir misin?" Sert çıkışımla afallamış gibi görünüyordu. Dilini dudaklarında gezdirdi. Sonra yutkundu. Büyük ihtimalle boğazı kurumuştu. Hatta tahriş olmuş bile olabilirdi.
Gözleri üzerimde gezindi. Pijama ile değil de beyaz eşofman ve beyaz bir tişört ile uyumuştum. Bakışları kollarımda durdu. Kaşları çatıldı. "Bileklerin," diye fısıldadı.
Sanki dün görmemişim gibi ben de gözlerimi bileklerime çevirdim. Dün gece kırmızı mor olan izler şimdi biraz daha koyulaşmıştı. Kötü görünüyordu. Görüntüden daha ziyade berbat hissettiriyordu. Herhangi bir acı hissetmiyordum ama kesinlikle o anı hatırlamak kalbimde şiddetli bir sızıya sebep oluyordu.
"Bunu b-ben mi yaptım?" diye sordu dehşete uğramış bir sesle. Şimdi bana çok içmiştim hatırlamıyorum bahanesi yaparsa onu yastıkla boğabilirdim. Ama o yine aynı ses tonuyla "Ben yaptım," diye devam ettiğinde hatırladığını göstermiş oldu. Bu iyi mi kötü mü bilmiyordum. Tamamen bilinçsiz olsa belki daha affedilebilir olabilirdi. Hadi ama kimi kandırıyordum öyleyken bile affedilebilir değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling || H.S.
Fanfic"O şarkı sana yazıldı." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Tıpkı albümdeki diğer şarkılar gibi..." • |07.07.2020|