|but now you'll never know|

2.8K 159 418
                                    

'30.06.2014 - Milan

Çan sesleri...

Heybetli bir kiliseden yayılan, demirlerin birbirlerine çarpışmasıyla çıkan o tiz ses... Kafamın içinde yankılanan ve sanki kafatasıma hızla çarpan ağır darbeleri andırıyordu. Hiç azalmıyor ve her saniye daha da fazla güçleniyordu.
Bir daha, bir daha ve...

Bilincim yerine gelmeye başlamıştı. Bunu gözlerim kapalı olduğu halde çatık olan kaşlarımdan kolaylıkla anlayabiliyordum. Sırtım yumuşak bir zemindeydi. Tabii ya! Yataktaydım. Çan sesi de bir kiliseden falan gelmiyordu. Tanrı aşkına, bu lanet olası bir alarm sesiydi.

Kulağıma yayılan uğultunun verdiği rahatsız edici etkiye daha fazla tahammül edemeyip gözlerimi açtım. Odaya dolan ışık gözlerimi kısmama ve eş zamanlı olarak kaşlarımı çatmama sebep oldu.

Dün gece yorgunluktan Harry'nin odasında ve haliyle onun yatağında uyuyakaldığımı hatırlıyordum. Ancak ne romantik filmlerdeki, ne de şu çok satan aşk romanlarındaki gibi olmadı ve ben Harry ile aynı yatakta, sarmaş dolaş uyanmadım. Kelimenin tam anlamıyla yalnızdım. Koca yatakta tek başıma yatıyordum.

Eğildim ve Harry'nin olduğunu düşündüğüm telefondan ısrarla çalan ve şu ana kadar duyduğum en iğrenç alarm sesi olan aptal kilise çanlarını, erteleye değil de iptale bastığıma emin olarak kapattım. Normalde yapmayacağım bir şeydi ama kilit ekranındaki aramalar telefona odaklanmamı sağlamıştı.

17 çağrı Niall'dan, 3 mesaj Louis'den ve 5 çağrı da Zayn'den ve 9+ olarak görünen bildirim de Twitter'dandı. Bu aramaları normal koşullarda duymamam mümkün değildi. Ancak telefonun sesi kısık olduğundan titreşim uyanmam için yeterli olmamıştı. İçimde bu bildirimleri okumamdan bile suçluluk duygusu duyan yanımın merakıma yenilmedim ve kalan bildirimler için ekranı kaydırmadım. Yatakta oturur duruma geldikten sonra kollarımı iki yanıma açarak esnedim. Harry pencerenin önündeki koltukta yatıyordu. Koltuk fazla uzun olmadığı için ayaklarını kol dayama yerine kaldırmıştı ve kafası yastıkta sola düşmüştü. Sanki yanımızda kilise çanları durmaksızın çalmamış ve içeri hiç güneş ışığı girmiyormuş gibi derin uyuyordu.

Anlık bir hareketle tekrar Harry'nin telefonuna uzandım ve saate baktım.

'10.30'

2 Temmuz'daki Almanya - Düsseldrof konserine erken gitmek ve Almanya'daki otelde yeni albüm kayıtlarına başlama planı büyük bir ihtimalle ben turneye dahil olmadan aylar önce yapılmıştı. Elimizde olmayan bir şekilde her anımız planlıydı. Menajerlerimizin, seneye bu zamanlar nerede olacağımızı ve hangi saatte ne yapacağımızı bile belirledikleri ajandaları vardı. Korkutucu bir düzendi bu.

Hazırlanan uçağa yetişmemiz için de bugün otelden çıkış saatimiz '11.00' olarak belirlenmişti. Ve geriye yalnızca 30 dakika kalmıştı. Telefonumu odamda bıraktığım için kendi alarmımı duymamıştım ve yarım saatte odamda yarattığım dağınıklığı toplamam ve giyinebilmem için yatakta yuvarlanmak ve hayran hayran Harry'yi izlemek yerine hazırlanmaya başlamam gerekiyordu.

Üzerimdeki örtüyü tepinerek attım ve yerdeki tüylü terliklerimi ayağıma geçirdiğim gibi Harry'nin yanına adımladım.

"Harry." Uyku sersemi olmamın ve nasıl uyandıracağımı tam anlamıyla kavrayamamanın etkisiyle sesim yok denecek kadar az çıkmıştı.

"Harry, uyanman gerekiyor." Sesimi biraz daha artırırken yanına diz çöktüm.

Yüzü bana daha yakındı. Yani demek istediğim, kulağı... Kesinlikle başka bir şeyden bahsetmiyorum. Kesinlikle!

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin