|we're a beautiful thing together|

3K 152 295
                                    

'07.08.2014 - Massachusetts

Otobüsün küçük mutfağında hazırladığım kahveleri masaya koyup Harry'nin tam karşısına oturdum. Nazik bir şekilde teşekkür ettiğinde yüzündeki ifadenin güzelliğini zihnime kazımam gerekmişti.

"Sevgilimi daha iyi tanımak istiyorum. Senin hakkında her şeyi herkesten daha iyi bilmek istiyorum." Söylediği şey keyifle gülümsememe sebep oldu. Bunu ben de en az onun kadar çok istiyordum.

"İstediğin her şeyi sorabilirsin," dediğimde gözlerinin içi parlamıştı.

"Kitap okumayı sever misin?" Hoş bir soruydu. Daha önce böyle şeyler konuşmamış olmamız ise büyük bir kayıptı.

"Fazlasıyla," dedim. "Daha çok klasikleri seviyorum. Evde büyük bir kitaplığım vardı." Bir an özlemle odamı düşündüğümde dudağımı sarkıttım. "Sen sever misin?"

"Evet, çok seviyorum. Londra'daki evime hiç gelmemen büyük kayıp. Eminim kitaplığım hoşuna giderdi. Klasikleri de severim ama bu sıralar kişisel gelişim kitapları okuyorum." Gülümsedi. "Tabii vaktim olursa."

Haklıydı. Birçok şeye vakit bulamıyorduk. Öyle ki sohbet etmek için bile konser sonrası bindiğimiz tur otobüsüne kadar zamanımız olmamıştı. Yoğun bir programımız vardı. Bu önceden çocukları yakından takip ederken hayal bile edemediğim kadar büyük bir yoğunluktu. Bazen bir robota dönüşecekmiş gibi hissediyordum.

"Gerçekten de zamanımız olmuyor. Olduğunda da yorgunluğa yenik düşüp uyumak istiyorum," diye kendimi açıkladığımda sütlü kahvesinden bir yudum almıştı.

"Başlarda biz de öyleydik. Aklına gelebilecek her yerde uyuyorduk. Yer, derken ciddiyim. Yerde bile uyudum." Gözüme Harry'nin montlu bir şekilde yerde uyuduğu fotoğraf gelince istemsiz bir gülümseme dudaklarıma yayıldı. Fetüs Harry zamanları olarak bildiğimiz o harika günlerde birbirimizi tanımıyor oluşumuz çok üzücüydü.

"Sonra alışacak mıyım yani?" diye sordum kaşlarımı havaya kaldırarak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sonra alışacak mıyım yani?" diye sordum kaşlarımı havaya kaldırarak. Bu halime küçük bir kahkaha attı.

"Hayır, yani evet. Daha doğrusu boş zamanlarını başka şeyler içi değerlendirme ihtiyacı duyacaksın. Zayn ve Louis için bu geçerli değil. Onlar her saniye uyuyabilir." Söylediği şeye kahkaha atsam da doğru olduğunu biliyordum. Hatta geçen gün Zayn'in sahne arkasındaki mutfakta kafasını masaya koyup uyuduğuna bile şahit olmuştum. Öylesine gözlerini falan dinlendirmiyordu. Gerçekten de uyumuştu.

"Kesinlikle onları değil de seni örnek alacağım," dedim. "Bu arada sence İngilizcem hakkında son yorumunun ardından bende bir gelişme var mı?" Bana aksanımı düzelteceğini söylediği zamana gönderme yapmıştım.

"İyi gidiyorsun. İngiliz aksanını senelerdir konuşuyormuş gibi olmana az kaldı. Ne de olsa benim sevgilimsin. Öğretmenin nefes kesici bir İngiliz."

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin