|don't let me go|

3.6K 126 464
                                    

Uyarı!
Bölüm betimlemeli cinsellik içerir.

Keyifli okumalar.

20.01.2021 - Los Angeles

Harry Styles

Omuzlarımdaki yük yüzünden tükenmiş hissediyorum. Bulunduğum gezegende huzur yok. Bu gezegenin etrafı korkuyla kaplı. Sırtlandığım ve kabullenmek zorunda bırakıldığım şeyler benim için çok fazla. Ancak bu gezegen bana içinde barındırdığı zorluklara, kurallara, otoriteye, yasaklara ve acıya rağmen yaşamayı öğretmek istiyor. Benim buna devam etmeye gücümün kalıp kalmadığı ise bu gezegenin ilgilendiği konulardan biri değil.

Bazen küçük fırında çalıştığım o eski günlere geri dönebilmek istiyorum. Sonra bu isteğimin fazlasıyla nankörlük barındırdığını düşünüyorum. Çünkü sahip olduğum hayatı seviyorum. Bu hayatın bana verdiği hediyeleri seviyorum. Ve bu farkındalık, bana yaşamında zorluklarla yüzleşmek zorunda kalan tek insan olmadığımı hatırlatıyor.

Asla zorluklar karşısında pes eden ve yaşadığım şeyler yüzünden benliğimden vazgeçen biri olmadım. Olduğum o iyi insanı, annemin büyürken bana öğrettiği nezaketi hiç bırakmadım. Ancak bunun bile bazen bana çok ağır geldiği zamanlar oldu.

İnsanın bazen bir şeyden çok nefret edip yine aynı şeyi tüm benliğiyle sevebileceğini öğrendim. Bu karmaşık bir denklemdi ve kavrayabilmem neredeyse on senemi aldı. Ama işte buradayım. İşimi ve bana kattığı her şeyi çok seviyorum. Ama yine de bazen normalliğimi elimden aldığı için çok sevdiğim işimden bir anda nefret edebiliyorum.

Seneler boyunca üstüme yükledikleri şeylerle baş etmenin her zaman bir yolunu buldum. En azından beni anladığını ve koşulsuz bir şekilde dinleyeceğini düşündüğüm kişileri elimden geldiği kadar kendime yakın tuttum. Fazla umutsuzluğa kapıldığımda bile o kişilerden kopmamaya çalıştım. Çünkü onlar olmadan mücadele edemeyeceğimi biliyordum. Yalnızlığın iyi olabildiği kadar ızdırap da olabilecek zehirli bir gerçeklik olduğunu biliyordum.

Tüm bu farkındalığıma rağmen bana dünya üzerindeki herkesten daha iyi gelen kadını ise en ufak bir veda etmeden arkamda bırakmayı seçtim. Aksini yapabilir miydim? Onunla kalabilir miydim? Şimdi düşününce kalabilirmişim gibi gelse de o zaman böyle bir seçeneğim hiç olmamıştı. Çünkü bazen gitmek ve kalkmak da kötü sonuçlar doğurabileceğinde, insan gittiğinde daha az zarar vereceğini düşünmeye başlayabiliyor. Kalıp en sevdiğin insana acı verme ihtimali bir şekilde seni, o kişinin senin yokluğunda çekeceği acının daha geçici olacağına inandırıyor.

Sonra gün geliyor, sevdiğin kadının sen onu bırakıp gittikten sonra çektiği acıları öğreniyorsun ve işte o zaman doğru bildiğin her şey tepe taklak oluyor. Kendi çektiğin acıların en ufak bir önemi kalmıyor. Geçerli olan tüm sebeplerin bir anda silinip gidiyor ve sen bu suçluluk duygusu altında eziliyorsun.

Bir daha müzik yapamayacağım kaygısı, yıldızımın parladığından daha hızlı sönebileceği gerçeğini yüzüme çarpıyordu. Müzik yapamadığım sürece bir hiç olduğumu düşünmeye başlamıştım ve en acısı da bu düşüncenin beni korkunç bir hızla zehirlediğini fark edememiş olmamdı. Durmadan elime kalem kağıt aldığımda neden tek bir kelime bile yazamadığımı düşünüyor ve böyle düşündükçe de hiçbir şey yazamamaya devam ediyordum. Sonra ben de yapabileceğim en aptalca şeyi yaptım ve mutluluğumu suçladım. O ana kadar birinin mutluluğundan nefret edebileceğini hiç düşünmezdim ama ben ediyordum. Yani ettiğimi sanıyordum. Aslında mutluluğumdan nefret etmediğimi ve hatta Gigi'nin bana hissettirdiği iyi kötü her duyguya aşık olduğumu fark ettiğimdeyse artık çok geçti.

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin