|i have loved you since we were 18|

3.4K 179 305
                                    

26.06.2020 - Cheshire

Telefonu açmak için ekrana dokunurken, kalan elimle Harry'nin elini tutup içeri girmesini engelledim. O anlamsızca bana bakarken ise telefonu çoktan kulağıma götürmüştüm.

"Güzelim uyuyor muydun, uyandırdım mı?" Telefon normalden daha uzun çaldığı için Zayn'in verdiği tepki çok endişeliydi.

"Hayır, uyumuyordum. Biliyorsun, bugün Anne'in yanına gelecektim." Tane tane ve temkinli konuştum.

"Hatırlıyorum ama dönmüşsündür diye düşünmüştüm." Gerginliğimi fark etmişti. Bu da sesinden kolaylıkla hissediliyordu.

O an bakışlarım Harry'ye kaydı. Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyor ama sinirli yüzüne oldukça zıt olarak sıkıca elimi tutuyordu.

"Harry de burada," dedim. Zayn şaşkın bir ses çıkardı. "Şu an yanımda. Sana çok selamı var." Sözlerimin ardından Harry gözlerini devirmiş, Zayn ise "Eminim öyledir," diye söylenmişti.

"Haberin var mıydı, yani geleceğinden?" Olabilecek en düz şekilde reddettiğimde derin bir nefes aldı. Bunun anlamını bulamamıştım. "Eve ne zaman gideceksin?"

"Yarın sabah," dedim. Düşünür gibi bir mırıltı çıkardı. Daha sonra bir şey söyledi ama o şeyi bence kendi bile duymamıştı.

"Beni merakta bırakma." Onayladım. Şu anki endişesine hak veriyordum. Tüm bu mutsuzluğumun arasında benimle olan oydu. Ve ikisi arasındaki sorunun yanında, beni bu kadar üzdüğü için Harry'ye ayrıca bir kızgınlık beslediğini de biliyordum.

"Yarın uygun olduğum ilk anda seni arayacağım." Harry'nin bakışları benden ayrılmış ve ellerimize takılmıştı.

"Duygularını içine hapsetmen gerekmiyor. Ona hissettiğin her şeyi söyle." Sözleri uyarı niteliğindeydi. Onun da Harry burada olduğu için benim kadar gergin olduğunu biliyordum. "Ayrıca sen de selam söyle." Bunun ardından güldü. Ah, Zaynie...

Telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırıp karşımdaki huysuz adama döndüm. "Onun da sana selamı varmış." Harry bıkkın bir şekilde ofladığında Zayn telefonun öbür ucundan sinirle homurdandı. Aralarının bu kadar kötü olması hâlâ ne alışabildiğim, ne de kaldırabildiğim bir durumdu.

"Her neyse, seni üzmesine izin verme. Seni seviyorum." Normalde olsa abartılı tepkilerle bunu yineleyecek olan ben neredeyse hiç yapmadığım bir şekilde "Ben de öyle," diye mırıldandım. Daha sonra telefonu kapatıp cebime koyduğumda, ellerimizi birbirimizin ellerinden ayırmadık.

Bir süre sessiz kaldık. Uğultulu rüzgarın sesini dinledik ve o beni incelerken, ben bahçeye bakmayı sürdüm. Bir süre sonra Harry ellerimizi ayırmadan tek koluyla beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Burnu saçlarımda gezinirken, gözlerimi kapattım. Kafamı göğsüne yasladım. Kalp atışını duyabiliyordum. Bu bana önceden onun kalp atışını duyduğum her an Tanrı'ya şükrettiğim zamanları hatırlattı. Ve gözlerimi kapatıp bunu yineledim. Harry'nin hayatta olması, hayatımda olması benim kendi masalım gibiydi.

Ona 18 yaşımdan beri aşıktım.

"Uzun süredir," Sesi fısıltı gibi çıktı. "Hiç bu kadar huzurlu hissetmemiştim."

Huzur? Şu an içime yayılan şeyin adı bu muydu, bilmiyordum. O yüzden onay vermedim ya da ne düşündüğümü sorgulayıp var olan kırgınlığımı kendime yinelemedim. Kafamı göğsünden kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. Nasıl da güzel bir adamdı. Parmaklarım yüzünde gezinirken ikimiz de beklenmeyen bu hareketimden ötürü şaşkındık. Elimi tutan eli sıkılaşıp diğer eli tam bel oyuntuma kaydığında gözlerim dudaklarına kaydı. Onu o kadar çok istiyordum ki... Dişlerim benden habersiz dudaklarıma geçtiğinde, bu şehvet dolu tepkim Harry'nin bana mümkünmüş gibi biraz daha yaklaşmasını sağladı. Onun o pembe dudaklarını o kadar çok özlemiştim ki... İşaret parmağım yanağından dudağına kaydığında, Harry gözlerini sıkıca kapattı. Nefesini tuttuğunu hissedebiliyordum.

Falling || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin