(Başlamadan önce
|i have loved you since we were 18| adlı bölüme göz atarsanız gidişatı anlamanız çok daha kolay olur. Keyifli okumalar)27.06.2020 - Cheshire
Gözyaşları oldukça nankördür. Ağlayarak rahatlamak istediğinde, bulunmamak için çok uzaklara gizlenip seni kuru ve yorgun gözlerle bırakırlar. Hüznüne boyun eğmeyi reddedip güçlü durmak için çabaladığında ise tüm güçleriyle akmaya hatta hıçkırıklara dönüşüp göğsünü sıkmaya başlarlar. İşte bu yüzden, gözyaşlarına asla güvenilmez. Çünkü elbet bir gün, hayatının bir yerinde herkes gözyaşları tarafından yarı yolda bırakılır.
Ellerimi dudaklarıma siper edip hıçkırmamak için kendimi kasıyordum. İçimde boğulacakmışım gibi bir his vardı. Fiziksel bir boğulma değildi bu. Daha çok ruhsal, en önemlisi de duygusal bir boğulmaydı.
Anne'in evine geldiğim ilk andan itibaren hiçbir zaman Harry'nin odası dışında bir yerde uyumam istenmemişti. O yokken geldiğim tüm zamanlarda da onun yatağında, büyük kahverengi ayısı Coco'ya sarılarak uyurdum. Bugün de buraya gelirken beni en fazla heyecanlandıran nokta bu olmuştu. Uzun bir zaman sonra ilk kez bir şeyler eskisi gibi hissettirecek ve yine ilk kez hiçbir şey değişmemiş, sanki onca üzücü olay yaşanmamış gibi olacaktı. Ama hayat, yine ve yine benim için acımasız davranmıştı.
Her şey değişmişti. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Burada olmam hatta burada kalmam bile anlamsızdı. Kalkıp gitmeliydim ve Harry'yi şu ana kadar sustuğu için cezalandırmaya devam etmeliydim. Ama bu o kadar da kolay değildi. Anne ile aramızda bambaşka bir bağ vardı. Ona saygısızlık etmek istemiyordum. Harry ve benim aramdaki sorunun onunla ilişkimi zedeleme ihtimalini bile görmemeye çalışıyordum. Ki şu ana kadar bunu iyi idare etmiştik ve sonrasında da böyle devam edeceğine inanıyordum. Belki Harry hayatına birini alınca ya da daha da ciddi düşünmek gerekirse, evlenirse bu durum değişirdi. Hoş, düşüncesi bile bende öğürme isteği uyandırıyordu. İğrenç!
Odama gelmesini istemiyordum ama bir tarafım da yanımda olması için ölüp bitiyordu. Bu gece o sarılmanın içime yaydığı hisler hâlâ geçmemişti. Harry'yi ne kadar çok özlediğimi kendime bile anlatamıyordum. Hissettiğim şeylere söyleyeceğim her kelime eksik ve yetersiz olacak gibi geliyordu.
Yan taraf Harry'nin odasıydı. Aylar sonra ona bu kadar yakın uyuyacak olmak garipti. Aramızda yalnızca ince bir duvar vardı.
Yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra pijamalarımı giyip yatağa girdim. Başımda şiddetli bir ağrı vardı. Gece boyunca kendimi ağlamamak için o kadar sıkmıştım ki bu da bana baş ağrısı olarak dönmüştü.
Bir süre öylece tavanı izleyip elimle alnımı ovuşturdum. Sonra ise göz kapaklarımın ağırlığına boyun eğip uykuya daldım.
•
Sayıklayarak gözlerimi açtığımda elimde hissettiğim ağırlıkla korkudan neredeyse yerimde sıçrayacaktım. Harry; dağılmış saçları, yeni yeni çıkmaya başlamış sakallarıyla yine güzel görünüyordu. Endişe dolu bakışlarıyla bana bakıyordu. Onu görünce -büyük ihtimalle kabusun da etkisi henüz geçmediğinden- korkum daha da arttı ve kendimi yatak başlığına doğru ittim.
"Korkma, ben yanındayım." Elimi nazikçe okşadı. "Sadece kabus gördün."
Başımı belli belirsiz salladıktan sonra ani bir kararla elimi ondan kurtardım ve yüzüme siper ettim. Başımdaki ağrı sanki daha da şiddetlenmişti. Üstüne üstük gördüğüm kabusu hatırlamadığım gibi onun neden yanımda olduğunu da bilmiyordum. Sersemliğimi üzerimden atamıyordum. Daha da kötüsü az önce dokunduğu elim yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling || H.S.
Fanfic"O şarkı sana yazıldı." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Tıpkı albümdeki diğer şarkılar gibi..." • |07.07.2020|