PLAN

61 7 2
                                    

BÖLÜM 51

Saatler sabah dokuzu gösterirken Yesung ve birliği alana henüz varmıştı. Görünmedikleri bir yere geçerek kısa süreliğine dinlenmeye karar verdiler. Hava giderek daha sıcak oluyordu bu sebeple Yesung dinlenme faslını kısa tutma taraftarıydı. Atının eyerine yerleştirdiği su matarasını çıkarıp kana kana su içtikten sonra ağacın gölgesinde bir süre uzandı. Aklındaki plânı gerçekleştirmek çılgınca olacaktı. Üstelik bu plândan birliğinin bile haberi yoktu. Zaman kaybetmeden aklındakileri onlara anlatmalıydı...

Yarım saatlik bir moladan sonra herkesi etrafına toplayarak aklından geçenleri anlattı.
"Ben ve yanıma alacağım birkaç kişi gözcülere yakalanacağız. Bilerek kendimizi yakalatacağız! Silahlarımızı alacaklardır ve Alpha'yı yakalamanın gururuyla beni Huru'ya götüreceklerdir. Ama unuttukları bir şey olacak, bizler silahlarımız olmasa da bedenlerimizi bir silah gibi kullanırız. Ben Huru'nun icabına bakacağım sizler de bana yardım edeceksiniz. Birliğin geri kalanı ise bir süre bekledikten sonra saldırıya geçmeli. Biz içeriden kaleyi fethetmeye çalışırken (birliktekilere tek tek baktı) siz dışarıdan fethetmeye çalışacaksınız. Bir aksilik olursa asla pes etmeyin! Unutmayın biz öncülleriz, ölmemiz gerekirse en fazla zayiatı vererek ölmeliyiz ki arkadan gelecek ordumuz zafere ulaşsın..."

Birlikten biri "Beklenen ân geldiğinde saldırı emrini bekleyelim mi yoksa harekete mi geçelim?" diye sordu.

Yesung kısa bir an düşündükten sonra "Saldır emrini veremezsem beklemeyin, hemen saldırın. Böylece kargaşa çıkacaktır ve bizim istediğimize ulaşmamız kolaylaşacaktır." dedi.

Ağacın tepesindeki gözcüye işaret verdi Yesung ve gözcü telepatiyle gördüklerini ona bildirdi. "Hilâl şeklinde bir konuşlanma var. Orta kısımda büyük bir depo var, orası korunuyor. Muhtemelen Huru orada."

Yesung başını sallayarak anladığını belirtti ve beraberinde gelmesini istediği beş adamı seçti. Beşine de tek tek baktıktan sonra "Kolayca pes etmeyin ki kendimizi bilerek yakalattık konumuna düşmeyelim yoksa plân suya düşer. Elinizden geldiği kadar kendinizi savunun." diye tembihledi. Ardından "Saat onda harekete geçeceğiz." dedi. Bir süre düşündükten sonra ise birliktekilere "Saldırınız plânlı olmalı yoksa sizi kolayca ablukaya alabilirler, hilâl şeklinde konuşlanmalarının sebebi bu. Olası saldırıları ablukaya alabilmek... Ekip lideri Yo, saldırı plânlaması ve yönetimi işi sende. Bu iş için yeterince deneyimlisin. Ne yapman gerektiğini biliyorsun..." dedi ve gülümsedi. Yo ordudaki en iyi ve en zeki adamlardan biriydi. Ona güveniyordu. Yo başıyla onayladı ve düşünmeye başladı. Henüz vakit varken her ihtimal düşünülmeliydi...

Vakit girdiğinde Yesung ve beraberindeki beş kişi yola çıktılar. Bir süre ilerledikten sonra saldırıya uğradılar. Küçük bir grup gelen bu yabancıları tanımamış ve onlara saldırmıştı.

Atlarının üzerinde uzun bir süre kendilerine saldıran vampirlerin uzuvlarını keserek canlarını aldılar. Fakat sonu gelmiyordu... Havanın sıcaklığı ise nefes almayı bile güçleştirecek derecedeydi. Bir süre sonra ablukaya alınınca pes ettiler ve kılıçlarını yere attılar. Bu teslim oldukları anlamına geliyordu...

Diğerlerine göre kıdemli olduğu varsayılan bir vampir öne çıkarak bu altı adama doğru yürüdü. Tam önlerinde durup pelerinlerini açmalarını istedi. Alana birkaç saniyelik sessizlik yayılmıştı. Yesung'un adamları tek tek pelerinlerini açıp yere attılar, sona Yesung kalmıştı. Başını dikleştirdi ve pelerinini açtı, Yesung'un yüzünü görenler şaşkınlığını gizleyemezken onu yakaladığını sanan kıdemli vampir ise kahkaha atmıştı. Zafer kazandığını sanıyordu...

Birkaç vampir hızla Yesung'un ve adamlarının üzerini arayıp bütün silahlarına el koydular. Kıdemli vampir Yesung'un getirilmesini, diğerlerininse mahzene atılmasını emretmişti. Yesung başta dirense de -ki bu oyununun bir parçasıydı- sonradan teslim olmuş bir şekilde kendisini götürdükleri yöne doğru yürüyordu.

Kıdemli vampir alayla "Resmen Alpha kendi ayağıyla bize geldi hahahah..." deyip gülüyor ve yanındaki diğer vampirlerin de gülmesine sebep oluyordu.

Bir süre sonra büyükçe bir yarasa uçarak gelmiş ve onların önünde durmuştu. Yesung kahkaha atarak "Ne o? Bakıyorum da ayaklarıma kadar geliyorsun Huru." dedi. Kıdemli vampirin attığı yumrukla ağzına kan dolmuştu. Yesung gülmeye devam ederek kanı ağzında topladı ve vampirin suratına tükürdü. "Sen bittin!!!"

Kollarını tutan vampirlere ağırlığını vererek kendisine yumruk atan vampirin suratına sert bir tekme indirdi. Vampir yere düşmüştü, ardından hızla kalkarak Yesung'a tekrar saldıracakken bir ses duyuldu: "Bu kadar gösteri yeter!"

Sesin geldiği yöne baktığında şaşırdı Yesung, Huru'nun sesini ilk defa duyuyordu. Huru kanat çırparak yükseldi ve Yesung'a yaklaşarak "Burada ne işin var? Yolunu kaybetmiş olamazsın değil mi Alpha? Yoksa af dilemeye mi geldin?" dedi.

Yesung "Peh." dedi alayla gülerek ve devam etti "Sana birinin selamını getirdim." dedi. Etrafa bir sessizlik yayılmıştı. Bütün vampirler bu konuşulanları garipseyerek dinliyordu.

Yesung kafasına koyduğunu artık yapacaktı, bundan daha iyi bir zamanlama olamazdı çünkü Huru şu an tam karşısında, bir adım ötesinde gözlerinin içine bakıyordu. "Öldürdüğün çocuğumun!" Dedi ve bedenini bir anda kurda dönüştürüp dişlerini Huru'ya geçirdi. Vampirlerin sert ve acımasız saldırılarına karşı koyamıyordu ama çenesini çoktan kilitlemişti. Ya kendisi ölecekti ya da Huru. Başka bir çıkış yolu yoktu. Her şey için artık çok geçti...

•••

Arkadaşlar merhaba...

Sizce kim ölecek?

Yorumlarınızı bekliyorum...

BAĞIMSIZ SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin