KORKU MU? CESARET Mİ?

235 25 2
                                    

BÖLÜM 12

Hiç bir çıkmaza sürüklendiğinizi hissettiğiniz oldu mu? Bir anda hissizleşirsiniz, mantıklı düşünemezsiniz. Ne olacağını nasıl olacağını düşünmeyi de bırakmışsınızdır artık. Aklınız işlevini yitirmiştir. İçinizden geleni yapmayı denersiniz ama içinize ulaşamazsınız. Hissizliğiniz onu alıp götürmüştür sizden ve geriye tek bir şey bırakmıştır. Korku... Hücrelerinize kadar hissettiğiniz tek şey korkudur. Ufak bir titremeyle başlar, üşüdüğünüzü hissedersiniz. Çok geçmeden birini ararsınız ya da bir şeyi. Korkunuzu tatmin edecek olanı. Bulamazsınız... Çünkü o, arandığında değil hiç beklenmediğinde ortaya çıkar. Sonrası mı? Bir iç savaş... Söyle şimdi korku mu cesaret mi?

Bir orduya karşı tek başına savaşabilecek güçte biri mi? Ancak masallarda olur... Öyle değil mi? Doğaüstü bir yaratık düşmanı tek hamleyle yener ve savaş biter. Puf... Ordu yok olur. İnsanlar hiçbir şey olmamış gibi mutlu son yazarlar kitaplara. Bütün yaşanılanlar unutulur ve sıkıcı mutlu günler ölene kadar devam eder. Ha pardon! Masallarda iyi karakterler ölmezdi demi! Peki kimin iyi kimin kötü olduğunu yazarın belirlemesi adil miydi? Pamuk prenses masalının gerçeğini hiç okudun mu meselâ? Öyle beş on sayfada olup biteni demiyorum! Yazarın ilk yazdığı masalı diyorum. Ciltlerce süren o masalı... Hiç okudun mu? Yazarın tabir ettiği kötü kalpli cadının nasıl öldürüldüğünü bilir misin? Pamuk prensesin prensle evlenip mutluluğu tadarken üvey annesine yani kötü kalpli kraliçeye kızgın demirden ayakkabılar giydirterek ölene kadar dans etme cezası verdiğini kaçınız biliyor? Bu cezayı veren biri iyi kalpli midir? Ya da soruyu düzeltelim, bu ceza adil midir? Peki uyuyan birini öpmek ne kadar doğrudur? Masallar hiç de bildiğimiz gibi değilmiş demi? Peki şimdi ne yapmalı? Hangi rolü oynamalı? Dolunay bu yaşadığı inanılmaz hikâyenin kötü kalpli cadısı mı olmalı yoksa akılsız ve adaletsiz prensesi mi? Belki de en başından yeni bir masal yazmalı, kendi rolünü kendi oynamalı...

Dolunay düşüncelerinden sıyrılıp derin bir nefes aldı ve bir masal başlatmanın heyecanı ve oynayacağı rolün korkusuyla "Ne yapmam lazım? Savaştan başka çare yok mu?" diye soruverdi Yonhi'ye.

Yonhi de aynı şekilde derin bir nefes alarak "Savaşmaktan başka çare yok." dedi ve nefesini kasvetli havaya üfleyerek cümlelerine devam etti. "Daha bitmedi... (Yesung ve Dolunay çaresizce Yonhi'ye baktı.) Kehanet de bu ya! Vampirler insanlara saldırıp koca bir ordu kuracak, dünyadaki tüm varlıklar ikiye ayrılacak. Vampirler ve kurt insanlar diye. Bu öyle bir savaş olacak ki hiç bitmeyecek! Ta ki son kurt insan ve son vampir ölene kadar... Bu kehanet, dünyanın sonu ve bu savaşı durdurmak ya da olası yıkımı en aza indirmek senin ellerinde Dolunay... Çünkü bu güç sadece sana verildi. Çünkü bu güç sensin. Sen Alpheasın, sen bağımsız savaşçısın... Şimdi söyle bana Dolunay, korkunu seçip yok mu olacaksın cesaretini seçip umut mu olacaksın?"

Dolunay sanki dünyayı omuzlarında taşıyormuşçasına duruyordu. Sırtındaki yükü taşıyabilecek miydi? Taşımayı da geçti o yükle doğrulabilecek miydi?

Bu yükün altında ezildiğini hisseden sadece o değildi. Yesung da ezildiğini hissediyordu... Çok kısa bir an olabilecek felaketleri gözlerinin önüne getirdiler. İkisi de umuda sığınmayı seçti... Yesung elini Dolunay'ın omzuna koyarak ona destek verdi ve "Eee savaşçı, nereden başlıyoruz? Mesela şu şifa gücünü kullanmayı deneyip beni bu acıdan kurtarsan hiç de fena olmaz. :)" dedi.

Yesung'un bu cümlesi ortamı yumuşatmış hatta yüzleri tebessüm ettirmişti. Dolunay tarihi başlatan konuşmayı yaparmışçasına ayağa kalktı ve yüküne rağmen sırtını dikleştirdi. "Biliyor musunuz korkunun bana göre olmadığına karar verdim. :) Şifa gücünü nasıl kullanacağım?"

Yesung da Yonhi de şimdiden savaşı kazanmışçasına mutlu olmuşlardı. Her savaşta kayıp olurdu, olacaktı. Önemli olan az kayıpla o savaşı atlatmaktı...

Yonhi mutlulukla "Eveet başlıyoruuuz." dedi ellerini birbirine çırparak.

Dolunay bir yandan anlattıklarıyla kendi yükünden kurtulmuş gibi hissederken diğer yandan kendisine anlatılanlarla yeni bir yüke alışmaya çabalıyordu ve bu hikâyede kötü cadıların ya da ahmak prens veya akılsız prenseslerin yeri olmayacaktı. Bu hikayeyi kendisi yazacak ve milyonlar okuyacaktı...

***
Milyonlara ulaşır mı dersiniz bu hikayemiz? Hadi hep birlikte yeni bir masal yazıp milyonlara ulaştıralım...

Şimdi söyleyin bakalım korku mu cesaret mi?

Kısa ama öz oldu, hoş oldu :) tabi bence... Siz de görüşlerinizi yorum kısmına belirtebilirsiniz hatta arkadaşlarınızı yoruma etiketleyip hikayemizi milyonlara ulaştırabilirsiniz. <3

Sağlıcakla kalın can içlerim<3

BAĞIMSIZ SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin