ALES

80 7 32
                                    

Bölüm 42

Topraktan ve oldukça cüsseli bir adam görünüşündeki Ales'i süzdü Dolunay ve düşüncelerini bir köşeye iterek elini uzattı "Resmi bir tanışmamız olmamıştı. Tanıştığımıza memnun oldum Ales." dedi gülümseyerek.

Ales gülümserken yanağından birkaç kum tanesi yere düştü. "Ben de memnun oldum." dedi ve Dolunay'ın elini sıktı.

Dolunay toprağın vücut bulmuş bu halini ve derinden gelen, uğultu yaratan bu konuşmayı garipsese de Ales'e onu garipsediğini hissettirmeden konuşmasına devam etti ve aklını kurcalayan soruları dile getirdi.

"Şara'yı Alpha da görmüştü fakat sen neden sadece benimle görüşmeyi seçtin? Anlamlandıramadığım şeyler var... Rava'yı da rüyalarımda görebiliyorum. Ama sen..." Dolunay daha cümlelerini bitirmeden Ales lafını kesti ve açıklamaya başladı.

"Evrenin bir kuralıdır bu. Bizlerin görünmesi kıyameti yakınlaştırır. Senin üç kutsalla bağın var, bu sebeple bizler seninle görüşebiliriz ve hatta sen bizim suretlerimizi görebilirsin fakat bu durum diğer varlıklar için geçerli değil. Şara'nın Alpha'ya ve sana sunduğu hediye (solungaçlar) sizi ona bağladı ve bu sebeple Alpha'nın Şara'yı görmesinde bir sakınca olmadı. Fakat benim Alphayla bir bağım yok, onun veya başka bir varlığın beni zamanından önce görmesi yasak. Bu sebeple senden onları göndermeni istedim."

Dolunay anladığını belirtircesine başını salladı ve "Peki şu bağ kurma işini siz istediğiniz kişilerle mi yapıyorsunuz yoksa bunun da bir kuralı var mı?" diye sordu. Aslında Ales'in ve Rava'ın neden Yesung'la bağ kurmadıklarını merak ediyordu ama direkt olarak bunu sormaya çekiniyordu.

"Her şey bir düzen içindedir Alphea. Zamanı gelmeden bazı eylemleri gerçekleştiremezsin. Nasıl ki güneş zamanı gelmeden doğmuyorsa bizler de zamanı gelmeden hareket edemeyiz. Her varlığın yazgısı bellidir, sizler yazgılarınızı seçersiniz bizler de seçilen yazgılara uyarız."

"Peki yazgılarımızı değiştirebilir miyiz?"

"Yazgılar zaten değişkendir. Girdiğin her yolda yazgın değişir ve sen bunu bilemezsin fakat varacağın sonuç daima bellidir ve işte o sonuç değişmez. Bir yere gitmek için onlarca yol seçebilirsin, bu yollar senin yazgılarındır fakat her yazgı tek sonuca bağlanır, varış noktasına geldiğinde biter."

"Çok derin anlamlı söylemler bunlar Ales... Ama temelde vurgulamak istediğin noktayı anladım, teşekkür ederim. Eee... (Eliyle etraftaki ölü bedenleri göstererek) Ne yapıyoruz?" diye sordu.

Ales yine gülümsedi ve Dolunay'a yapması gerekenleri tek tek açıkladı. Dolunay kendisine verilen talimatları dinledikten sonra ellerini toprağa bastırdı ve gözlerini kapattı. İlk olarak toprağı bedeninin bir parçasıymış gibi hissetti ve ardından etraftaki ölü bedenlerin üzerlerinin toprakla kapanmasını sağladı. Fakat koku hâlâ geçmemişti. Her yer hâlâ ölü ve çürük kokuyordu.

Dolunay doğruldu ve "Bu kokuyu geçirebilecek herhangi bir şey yapamaz mıyız?" diye sorduğunda Ales "Unutma ki toprak her şeydir ve her şey toprağa bağlıdır." dedi ve eliyle işaret verdiği gibi sert bir rüzgâr esti, kokuyu sürükleyip götürdü.

Dolunay bu yaşanan olayın şaşkınlığıyla gözlerini büyüterek "Sen havayı da mı kontrol edebiliyorsun?" diye küçük çaplı bir çığlık attı.

Ales yine gülümsedi ve yine yanaklarından kum taneleri yere düştü. "Öğreneceğin çok şey var." Dedi ve ardından ortadan kayboldu.

Dolunay etrafına bakınıp Ales'i gözleriyle aradı, birkaç dakika ses seda olmayınca gitmiş olabileceğini düşünerek seslice "Vay be!" dedi ve gülmeye başladı.

BAĞIMSIZ SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin