BEN NE YAPTIM?!

138 12 12
                                    

BÖLÜM 24

Kasabaya girdiklerinde bazı gözler Yesung ve Dolunay'a odaklanmıştı. Yesung durumu fark eden Dolunay'ın kulağına doğru eğilerek "Gergin görünüyorsun. Onlar sürüdekiler... Biraz rahatla, konuşmamız iyi geçecek..." dedi.

Dolunay heyecandan hızla atan kalbine rağmen sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldı ve havaya üfledi. Ardından "Umarım." dedi.

Saatler ikindiyi gösteriyordu. Tam da bu saatte Reis kasabanın az ilerisindeki çalışma alanında olmalıydı. Babasının programını ezbere bilen Yesung, Dolunayla beraber direkt olarak oraya ilerlemişti.

Ormandaki ağaçların etrafını sardığı daire şeklindeki düzlük alan görünüre girdikten birkaç dakika sonra Reisi yanında biriyle kılıç eşliğinde antrenman yaparken gördüler. Dolunay sessizce sordu: "Neden kılıç antrenmanı yapıyor? Daha kuvvetli silahlar var."

Yesung derin bir nefes alarak cevapladı: "Vampirleri öldürmenin tek yolu uzuvlarını bedenlerinden ayırmaktır. Bunu silahla yapamazsın ama kılıçla tek harekette halledersin."

"Peki ya ağır silahlar? Bomba?"

Yesung sırıtarak: "Sen de ne vahşi çıktın! Bir kere bomba kullanamayız, vampirler de kurtlar da kimliklerini açığa çıkaramazlar. O zaman düzeni bozmuş oldukları için lanetlenip yok olurlar. İnsanların dikkatini çekecek herhangi bir şey yapmamız yasaktır. Kalkanla bölgelerimizi gizlememizin asıl sebebi de bu."

Dolunay başını sallayarak duyduklarını anladığını belirtti. Yavaş adımlarla alana ilerlerken Dolunay Reisi ve yaptığı hamleleri izliyordu. Çok iyi kılıç kullanıyordu! Sol elindeki kalkan ve sağ elindeki kocaman kılıçla tam anlamıyla yenilmez duruyordu!

Reis gelenleri gördüğünde durdu ve onlara baktı. Oldukça sinirli görünüyordu. Dolunay ve Yesung Reisin sinirliliğini fark ettiklerinde içlerinden dua etmeye başlamışlardı bile.

Alana vardıklarında Reis sol elindeki kalkanı köşeye fırlatıp yanındakine oldukça sert çıkan sesiyle "Bizi yalnız bırak." dedi. Adam alandan ayrıldığında Reis Dolunay'ı başıyla işaret ederek Yesung'a sordu: "Alphea bu mu?"

Yesung başıyla onayladı ve konuşmak için ağzını açtığında babası elini kaldırarak susmasını işaret etti. Reisin şu an gözlerinden alev saçarak Dolunay'a baktığına Dolunay yemin edebilirdi!

Reis, sinirle nefesini sesli bir şekilde havaya üflerken az ileride deminki adamın gitmeden önce yere sapladığı kılıca yöneldi. Kılıcı sol eline alarak inceledi.

Dolunay Yesung'un fena bozulduğunu görebiliyordu. Belki de Reisle kendisi konuşmalıydı? Bir adım ileri çıkarken Yesung Dolunay'ın kolunu tutarak onu durdurdu. Dolunay da başıyla hafifçe onaylar gibi yaparak "Sakin ol." diye fısıldadı. Eliyle Yesung'un elini nazikçe kolundan ayırıp Reise doğru birkaç adım attı. Reis elindeki kılıcı hızla Dolunay'a savururken Dolunay kendinden beklenmedik bir şekilde refleksif olarak sağa doğru eğildi ve o hamleden kurtuldu. Şaşkınlıkla gözlerini açarken yerinde doğruldu. Eğilmeseydi o hamle başını bedeninden ayıracaktı!!!

Yesung bu hamleyi gördüğünde hızla babasına doğru yürüyüp ona bağırdı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?! Onu öldürebilirdin!!!" Sinirle burnundan solurken babasına saldırmamak için zor tutuyordu kendini! Ne oluyordu bu adama?!! Ne hakkı vardı Dolunay'a böyle saldırmaya?!

Reis ve Dolunay'ın bakışları Yesung'a kaydığında aynı anda "Sen karışma!" diye üzerine bağırdılar. Aynı kelimeyi aynı anda kullanmış olmanın şaşkınlığıyla kısa süre Reisle göz göze geldi Dolunay. Sonra bakışlarını Yesung'a çevirdi. Onun babasıyla kendisi yüzünden kavga etmesini istemiyordu.

BAĞIMSIZ SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin