SIR

541 36 14
                                    

Merhaba arkadaşlar görüşmeyeli nasılsınız?😊

Bol heyecanın ardından kafamızdaki sorular cevaplanacak ve bu bölümde biraz nefesleneceğiz😄

İyi okumalar🤗

BÖLÜM 3

Gözlerine yansıyan ışıkla araladı gözlerini Dolunay. Etrafına bakındı, çok yabancıydı her şey. Ölmüş müydü? Sırtındaki ağrıyı hissedince ölmediğini anladı. Peki ya neredeydi? Doğrulmaya çalıştı ama yapamadı, iki kat ağrı saplandı sırtına ve inledi. Sağ tarafında bir hareketlilik oldu ansızın ve Dolunay hızla gözlerini o yöne çevirdi. Biri ona bakıyordu şaşkın şaşkın.

Adam yaklaştı Dolunay'a ve gözlerine baktı. Nedendir bilinmez Dolunay'a bu gözler çok tanıdık geldi ama bir türlü hatırlayamadı. Adam da yaralıydı, göğsüne sarılı olan bandajdan anlayabiliyordu. Bir süre gözlerini odada gezdirdi Dolunay. Oda çok garipti, her şey ahşaptı. Sonra bir anda üzerinde uzandığı yatağı fark etti ve korktu. Ayı postuydu bu!

Yesung Dolunay'ın korktuğunu fark edince ellerini yavaşça aşağıya ve yukarıya doğru indirip kaldırdı. Bu onu sakinleştirmek içindi. Kıza "Adın ne?" diye sordu ama kız anlamadı, boş gözlerle ona bakıyordu.

Yesung eliyle kendini gösterdi "Ben Yesung. Yeesuuung." Kız kaşlarını çattı yine anlamıyordu onu. Sonra bir an duraksadı kız. Yesung'a sordu: "Who are you? (Sen kimsin?)"

Yesung hızlıca kızın ağzını kapadı çünkü kız İngilizce konuşmuştu. Etrafına bakındı, görünürde kimse yoktu ve sessizce İngilizce konuştu.

"Benim adım Yesung. Sen İngiliz misin?"

"Hayır değilim. Ben Türk'üm ve adım Dolunay. Sen kimsin? Ben buraya nasıl geldim ve ben konuşunca neden ağzımı kapadın? Bu arada nerelisin? Çekik gözlüsün sen ama ben en son Hindistan'da olduğumu hatırlıyorum."

"Şşşş... Sessiz ol! Sana her şeyi anlatacağım, bekle şimdilik, ben sana konuş diyene kadar da konuşma tamam mı?"

"Ama neden?"

"Sen beni dinle, bak sakın konuşma, konuşursan seni öldürürler."

Meraklı ve şaşkın gözlerle baktı Dolunay Yesung'a. "Korkma Dolunay. Sana her şeyi anlatacağım. Şimdi şamanı buraya getirmeliyim. Ayrılma buradan."

"Şaman mı?" diye düşündü Dolunay. Neredeydi? Bu adam da kimdi? Neden konuşursa onu öldüreceklerdi ki? Derin bir nefes alıp dışarıya üfledi, en iyisi boş verip düşünmemekti...

Yataktan kalkmaya çalıştı ama sırtı fena sızlıyordu Dolunay'ın. Bir anda her şeyi hatırladı! Beynine şimşek gibi çakan sahneler tüylerini ürpertti. Bir aslanın saldırısına uğramıştı! Sonrası daha kötü! Devasa bir kurt hatırlıyordu. Bal sarısı gözler... Bal sarısı... Hhhh... (Derin bir nefes alıp dışarıya verdi.) O gözleri aklında canlandırınca nefesi kesilir gibi oluyordu. Çok korkunçtu ama bir o kadar da garip bir duygu hissettirmişti Dolunay'a. Peki ya sonrası? Ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. En son kurt boğazına doğru eğilmişti ve hatta son duasını etmişti Dolunay. Kurda dair hatırladığı son şey boynuna bıraktığı kurdun ürperten ılık nefesiydi...

Yesung hızlıca şamanın odasına gitti. Daha sabahın ilk ışıklarıydı. Köy halkı uyuyordu. Şamanın kapısını çaldı Yesung. İlk çalışta açılmıştı kapı, Yesung şaşırarak:

"Yonhi uyanık mıydın?"

"Çok güçlü bir hisle uyandım demin. Kız iyi mi? Neden onu yalnız bıraktın?"

"Kız iyi, uyandı ama bir sorun var. Kız uyanır uyanmaz İngilizce konuştu. Türk olduğunu söyledi ama..."

"Ama kıza güvenemedin mi? Bak bu İngilizlere olan düşmanlığımızı bir köşeye bırakalım da kızla ilgilenelim önce. Beni uykumdan uyandıracak güçte biri. Aradığımız kişi o olabilir." Dedi ve devamında "Umarım kardeş ülkedendir, umarım yalan söylemiyordur." diye geçirdi içinden Yonhi.

BAĞIMSIZ SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin