(Not: hikayedeki resimlerde Yesung ve Dolunay var.)
BÖLÜM 30
İçindeki mutluluğu koruyabilmek! Asıl mesele bu... İnsanlar, mutluluğun uzun sürmemesinden yakınırlar ama tek suçlu kendileridir. Çünkü içlerindeki mutluluğu koruyamamışlardır. Çoğu zaman bahane olarak o mutluluğu birinin çaldığını söylerler... Peki, size bir soru: Kapı açık bırakılmışsa asıl suç kimindir? Kapıyı açık bırakan mı, ihtiyacı olduğu için çalan mı? O açık kapı nedir bilir misiniz? Korku... Bu yüzdendir ki çok güldüğümüzde başımıza kötü bir şey gelecek sanırız... Bu yüzdendir, her mutlu ânımızı bozan tedirginliğimiz... Hey! Bu yazıyı okuyan kişi! Şunu sakın unutma; ev de sensin, ev sahibi de, hırsız da... Faili bulmak istediğin ân kendine ulaşacaksın... Korkunu bir köşeye at! Derin bir nefes al ve mutluluğunun tadını çıkar...
&
Av töreni gerçekleşip de dinlenme zamanı gelene kadar Dolunay kasabadaki herkese yardım etmişti. Bütün sürüyle bir kerede konuşmak istediği için av töreninin bitmesini beklemişti. Bu süre zarfında ne mi yapmıştı? Herhangi bir işle uğraşan herkese sırayla yardım etmişti, kılıç ustalarına bile... Bugün hayatında ilk defa kılıç dövmüştü mesela... Çok zorlanarak ve güç sarf ederek, çok da emek harcayarak ayrım yapmadan herkese illa ki yardımı dokunmuştu. Halk Dolunay'ı iyi ve yardımsever bir şekilde gördükçe halkın ona olan saygısı artıyordu. Dolunay'ın ise yardım ettikçe mutluluğu artıyordu. Bunu bir çıkar güderek değil, severek, emek harcayarak yapıyordu...
Güneş batmaya yüz tutmuşken av töreni bitmiş ve ziyafet hazırlıkları başlamıştı. Dolunay koşar adım eve gelip kıyafetlerini değiştirirken zihninden Yesung'a sesleniyordu.
"Alpha umarım yoğun değilsindir, yapmamız gereken bir şey var. Tören kıyafetini giyindikten sonra bize gel, seni bekliyorum..."
Yesung'a seslendikten sonra Jang'a seslendi. "Jang! Güneş batar batmaz bütün sürüyü, bana ihanet edenler de dahil, kuzeydeki tepeye topla!"
Dolunay hızla Yesung'un gönderdiği beyaz omuzları açık elbiseyi giyinerek saçlarını topladı. Makyajını yaparken Yesung ona birazdan geleceğini, Jang ise emri yerine getireceğini bildirmişti.
Makyajını bitirmiş ve gümüş ihtişamlı kolyesini takmış, hazır bir şekilde kapıya yöneldi Dolunay. Bu kadar kısa sürede hazırlanmasına sevinirken odanın kapısını açtığında birine çarpmasıyla durdu. Başını kaldırıp çarptığı kişiye baktığında kısa süreli bir şok geçirdi.
"Yesung! Sen... Sen eve nasıl girdin?"
Yesung gülerek elindeki anahtarlığı gösterirken sol eliyle Dolunay'ın kafasını hafifçe ittirdi: "Anahtarları kapıda unutmuşsun... Desene senin şu unutkanlıklarınla daha çook işimiz var..."
"Buna inanamıyorum, aklımdan çıkmış... (Yesung'un kıyafetini fark ederek.) Alpha bugün biraz fazla mı yakışıklı olmuş? Dur bir saniye! Taç takmışsın, inanamıyorum... Bu kürk de neyin nesi?! Yesung! Haşlanacaksın! Hahaha bu sıcakta kürk giyilir mi hiç?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMSIZ SAVAŞÇI
FantasíaBir orduya karşı tek başına savaşabilecek güçte biri mi? Ancak masallarda olur... Öyle değil mi? Doğa üstü bir yaratık düşmanı tek hamleyle yener ve savaş biter. Puff... Ordu yok olur. İnsanlar hiç bir şey olmamış gibi mutlu son yazarlar kitaplara...