ÖFKE

158 18 1
                                    

BÖLÜM 15

Hızla koşan Yesung'u takip eden Dolunay'ın aklında mühür mevzusu vardı. Bunu ona sorsa yanlış anlar mıydı? Acaba o da kendi gibi mi hissediyordu birliktelerken? Peki ya şu dövüş mevzusu? Reisle gerçekten dövüşecek miydi? Peki ya Yonhi? Onun öğreteceklerini öğrenebilecek miydi?

"Evet, geldik. Sınırdayız." Yesung'un sesi ile Dolunay düşüncelerinden ayrıldı ve etrafına bakındı.

"Sınır derken?"

"İnsan formumuza dönelim de anlatayım."

İkisi aynı anda kendi insan bedenlerine dönerlerken Dolunay hâlâ alışamadığı etrafındaki o mavili turunculu ışıklar yok oluncaya kadar onlara bakmayı sürdürdü.

"Onları izlemeye bayılıyorsun değil mi? Gerçi ben de böyle bir şey yapabilsem kendime hayran hayran bakardım. :)" diyerek güldü Yesung.

Dolunay da gülümseyerek "Evet, bu ışık kümelerini izlemek hoşuma gidiyor ve onları ben yapmıyorum kendiliğinden oluyor." dedi.

"Ama istersen yapamayacağın bir şey yok. Dene ve gör." Dedi Yesung Dolunay'ın ışık kümesi oluşturmasını bekleyerek.

Dolunay kendine güvenerek sağ elinin avcunu açtı ve ışık kümelerini avuçlarında hayal etti.

"Sanırım ışık kümesi denen şey ya fazla zor ya da fazla basit kaçtı. Şunu görmelisin."

Yesung'un bu sözleriyle gözlerini araladı Dolunay, avucunda lav tutuyordu! Bir anda korkuya kapılarak elini sağa sola sallamaya başladı, halbuki lav elini yakmıyordu! Bir anlık dehşete kapılarak bir hata etmişti! Elinden yere düşen lavlar aniden otları tutuşturunca kalakaldı.

"Dolunay, umarım bunu düzeltmeyi biliyorsundur yoksa mahvoluruz! Kendimi arkadaşı çakmakla oynarken yangın çıkarmasına sebep olan haylaz bir çocuk gibi hissediyorum! Lanet olsun!" Dedi Yesung korkuyla büyümekte olan ateşe bakarak.

Dolunay "Aaah. Tamam, dur panik yapma. Panik yapma dedim! Beni de panikletiyorsun. Sakin olmalıyız. Tanrım... Ne yapmalıyım?!" dedi ve etrafına bakındı.

Onlar dehşetle etrafına bakarken giderek büyüyen alevler bir kaç ağacı sarmıştı bile.

"Aklıma tüküreyim!"

"Hayır, sen değil! Sana uyan benim aklıma tüküreyim ben! Ahhh. Tamam, sakin olmalıyım... Sanırım bir şeyler buldum."

Dolunay hızla yangına yönelirken Yesung onun bu yaptığına anlam veremeyerek kolundan tuttu. "Sen kafayı mı yedin? Yanarsın!"

"Bu lav benim özümden geliyorsa beni yakmayacaktır. Denemeden emin olamayız. Ayrıca koca bir ormanın yanmasına da göz yumamam!"

Yesung dehşetle olanları izlerken Dolunay hatasını düzeltmeye çalışıyordu. Birkaç adım ileri atılarak alevleri bünyesinde topladığını hayal etti tıpkı o rüyasında vampirleri yaktıktan sonra olduğu gibi. Gözlerini araladı ve ağaçlardan ayrılan ateşin kendine yöneldiğini görünce sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldı. Bunu yapacağına inanmalıydı!

Alevler Dolunay'ın etrafını sarınca Yesung'un dehşeti giderek artıyordu. Kendini suçlamakla beraber çok korkuyordu. Dolunay'a bir şey olursa kendini asla affetmezdi...

Dolunay sağ elini havaya kaldırıp alevleri elinde topladığını düşündü. Alevler sağ eline yönelirken gözlerini kapattı. Bir kaç saniye geçince açtı. Yapmıştı, canı acımıyordu! Cesaretinin sonucu olarak gururu tadıyordu...

Son alev parçası da avucuna yöneldikten sonra parmaklarıyla avucunu sıkıca kapatıp açtı. Elini açınca havaya yönelen dumana üfleyip gururla Yesung'a döndü.

BAĞIMSIZ SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin