CİNLER

60 7 28
                                    

BÖLÜM 53

Kiem ordudakilere cesetleri gömme emri vermiş ve bu işlemi bitirdiklerinde ordudakilerin kasabaya dönmesini söylemişti. Burada zaten olan olmuştu ve geç kalınmıştı...

Ayaklarını yere sürterek Jo, Peter ve Jang'ın yanına geldi. Gözlerini az ötede hâlâ yerde oturan Dolunay'a kaydırarak "Artık gitmeliyiz... Orduyu göndereli çok oldu, onu gitmeye ikna etmeliyiz." dedi.

Peter kan çanağına dönmüş gözlerini Kiem'in üzerinde gezdirdikten sonra "Bu başlamadan biten savaş, en çok onu yaraladı... Bırakın kendisine dayanarak kalksın. O bağımsız savaşçı... Eskisinden de güçlü bir şekilde kalkacak." dedi.

Peter'ın lafını Jo tamamladı. "Çünkü artık kaybedecek bir şeyi kalmadı..."

Jang bakışlarını Kiem'e çevirerek "Sen ve Jo kasabaya dönün. Ben ve Peter ona göz kulak oluruz." dedi ama önerisi reddedildi. Kimse Dolunay'ı bırakıp gitmek istemiyor, herkes onun yanında olmak istiyordu ama Dolunay'ın ağzını bıçak açmıyordu. Şimdiyse öylece Dolunay'ın yanına oturmuş kararmaya başlayan havayı izliyorlardı. Kimse tek kelime etmiyordu, herkes sessizce akan gözyaşlarına teslim olmuştu...

Saatler ilerleyip etrafa bir karanlık çöktüğünde hava üşütecek derecede serinlemişti. Hâlâ kimse tek kelime etmiyordu ama gözler arada bir Dolunay'a çevriliyordu. Bu sessizlik ve buz kesen serinlik artık korkutucu raddeye ulaştığında Kiem dayanamayarak Dolunay'ın elindeki bilekliği çekti ve "Yeter artık! Herkes kendine gelsin! Buna kimin sebep olduğunu bulmalı ve ondan bütün bunların hesabını sormalıyız!" dedi. Dolunay bakışlarını ağır ağır Kiem'e çevirerek bıçak açmayan ağzını araladı ve ağlamaktan kısılmış sesiyle "Ne fark eder, kaybeden yine biz olduk..." dedi. Ardından bilekliğini Kiem'in elinden çekerek avuçlarının içine aldı.

Etrafa tekrar bir sessizlik yayıldığında bir ses duyuldu: "Yazgı bozuldu, zaten siz de bunu istemiyor muydunuz?"

Dolunay sesi duyunca hemen arkasını döndü, yaşlı kadını tanımıştı. Bir anda hızla ayağa kalktı, bacakları uyuştuğu için kalktığı gibi yere kapaklanmıştı. Peter Dolunay'ı kaldırmak için elini uzattığında yaşlı kadın asasıyla Peter'ın eline vurdu ve Dolunay'ı kendi elleriyle nazikçe kaldırdı.

Beyler şaşkınlıkla bu kadına bakarken Dolunay ona "Demin söyledikleriniz ne anlama geliyor?" diye sormuştu.

Yaşlı kadın Dolunay'ın ellerini kendi ellerinin arasına alarak anlatmaya başladı.

"Şir savaştan çekilmişti çünkü Huru'ya güvenmiyordu. Huru ise savaşmaya ve dünyaya hükmetmeye kararlıydı. Alpha Huru'yu öldürerek yazgıyı değiştirdi. Huru'nun öleceğini gören Şir açığa çıktı ve yakıp yok etti. Şir intikam alarak geri döndü! Artık tek hedefi var. Herkesi yok etmek, buna bazı vampirler de dahil..."

Şaşkınlığın verdiği sessizliği Peter bozdu "İyi ama neden? Neden kendi ittifakına ihanet etti ki?" diye sordu.

Yaşlı kadın "Huru'nun kendisine ihanet edeceğini evvelden beri biliyordu. Şir'in plânı bambaşka. Uyuyan dev uyandı!" dedi. Bir süre sustuktan sonra bakışlarını Dolunay'a çevirerek devam etti. "Kutsal yardımcılar artık dirilmeyecek. Büyük yıkım bir süreliğine durdu. Ama Şir tehlike arz ediyor. Onu sakın hafife alma..."

Dolunay yutkundu ve "Yani bu fırtına öncesi sessizlik mi?" diye sordu ama yaşlı kadın sadece hafif bir şekilde başını sallamakla yetinmişti.

Yaşlı kadın Dolunay'ın ellerini nazikçe bıraktı ve "Smilodonla git, seni Rava'ya götürecek." dedi. Bakışlarını Kiem, Peter, Jang ve Jo'da gezdirdikten sonra "Siz de kasabanıza geri dönün. Şir'e karşı önlem alın." dedi ve ortadan kayboldu. Beyler şaşkınlıkla Dolunay'a bakarken uzaktan hızla gelen Smilodon göründü. Dolunay "Dediğini yapın." dedikten sonra hızlı adımlarla Smilodon'a doğru yürümeye başladı. Rava neden yüz yüze görüşmek istemişti ki?

BAĞIMSIZ SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin