27

15K 1K 189
                                    

*iyi okumalar

Kürşat dükkanda yığınla olan işin arasında, halasının ondan habersiz yanına yolladığı kızı idare etmeye çalışıyordu. Fazla ilgisiz davranarak gururunu inciltmemek için, kibar konuşuyordu ama 'kardeşim' diyerek de mesafeyi koymuştu. Kız bozulsa bile, Kürşat'ın halasının ondan bahsetmediğini düşünüp bozulmadan devam etmeye çalışıyordu.

İçeri giren Çetin, onlara iki çay getirdi. Önce kıza verdi. Sonra da sandalyenin bacağındaki grit bezemeleri tamir eden Kürşat'ın yanına koydu.

Kürşat "Çetin daha fazla çay getirme. Bardak biraz boş kalsın." deyip gence baktı.

Çetin, sırf kızla aralarındaki muhabbeti merak ettiği için onlar çağırmadan gelip bardaklarını tazeliyordu. Meraklı bir tipti. Kahvehanede de şu an ikisiyle ilgili konuşuluyordu.

Çetin boşları alıp "Tamam abi." derken, sesi utangaç çıkmıştı. O dükkandan çıkınca genç kız kıkırdadı. Anlamıştı çocuğun neden bu kadar fazla girip çıktığını.

"Kürşat, elindeki iş acil değilse biraz ara verip, konuşsak olur mu?"

Havva, mahalle büyüklerinden olan Murat abinin kızıydı. Kürşat bu yüzden onun umut algılayacağı en ufak bir şey vermek istememişti. Murat abi, ağır adamdı. Bir kere yola girildiyse o yolun sonu mezar olurdu. Kızının buraya geldiğinden haberi olmalıydı. Onlardan önce aileler konuşmuştu. Kürşat ise sabah Hamdi'in söylemesiyle öğrenmişti. Halasına da isyan edemiyordu. Kadın yaşlanmış ve öleceğini düşünüyordu. Ölmeden önce de onları bir kadına emanet etmek istiyordu. Halasının gözünde yalnız bir erkek hiçbir şey yapamazdı. Eski kafalı olsa da iyi kadındı.

Kürşat "Havva bu işin akşama yetişmesi var. Sen istediğin mobilyayı tarif et, ben bitince başlayayım ona." diye sert olmayan ama fazla da nazik bir cevap vermeyerek konuştu.

Havva, geldiğinde yeni bir dolaba ihtiyacı olduğunu söylemişti. Elbette bu genç kızın bahanesiydi. Annesi git, işini yaparken izle çocuğu demişti. Kürşat'ın halası da aynısını söyleyip, muhabbet edersiniz demişti.

Havva "Yok işini bitir sen kafan karışmasın. Beklerim ben." dedi.

"Ooo selamlar."

Yunus, dükkandan içeri girince iki beden de ona döndü.

Kürşat "Hoşgeldin kardeşim." deyip, Yunus'un öfkeli gözlerine baktı.

Tükürür gibi "Hoşbuldum." demişti.

Kürşat ondaki sorunu anlamazken, Havva baktığı adamdan gözlerini kaçırdı. Yunus, birkaç ay önce ona hislerini açıklamıştı ama Havva onu reddetmişti. Çünkü Yunus, ciddi bir adam değildi. Öyle biriyle olup kendini üzmek istemezdi. Kürşat ise, ciddi ve herkesin saygı duyduğu biriydi.

Kürşat "Hayırdır?" deyince, Yunus yanlarına gelip "Geçerken selam vereyim dedim." dedi.

Kahvehanedeki muhabbeti duyar duymaz buraya fırladığını söylemedi. Gözleri ona bakmayan kıza kaydı. İçi gidiyordu esmere. Liseden beri gönlü ondaydı. Cesaretini toplasa da karşılık alamamıştı. Şimdi kardeşim dediği adamla 'evlilik' muhabbeti altında birleşince, içi içine sığmaz olmuştu.

Kürşat, Yunus'un ona kayan gözleri sinirle parlarken bunun nedenini anlamadı. Kız geldiğinden beri, bırakmadığı işini arkadaşı gelince bırakmıştı. Anlamıştı bir dertleri olduğunu.

"Sorun mu var?"

Yunus "Yok kardeşim, ne sorunu?" dese bile öfkesi sabitti. Elinde değildi Kürşat'a öfkelenmek. Onun kendi hislerinden haberi olsa, Havva'yla konuşmayacağını biliyordu ama söyleyememişti. Şimdi keşke söyleseydi diye düşünüyordu. Havva'ya da öfkeliydi. Arkadaşı olduğunu bile bile bu işe he demişti.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin