39

13.4K 1K 202
                                    

*iyi okumalar

Kürşat, ailesinin arasında yabancılık çekmeyen kumralı izlemekle yetiniyordu. Halasıyla ve kızıyla iyi anlaşmıştı. Hamdi eve geldiğinde onla da sohbet etmişlerdi. Açıkcası, Kürşat bu zengin bebenin kendi ailesine bu kadar sıcakkanlı yaklaşmasını beklemiyordu. Küçücük evde bunalmamıştı bile.

Doruk'u yanına çağırdıktan sonra, kendisine gülümseyerek gelen bedene baktı. Kürşat onunla bu kadar yakın ilişkide olmayı hayal bile etmezdi. Resmen içinde çocuğu gömüp durmuştu.

Doruk yanına otururken "Geldim." deyip, omzunu omzuna yasladı.

Kürşat "Fazla dibimde durma yavrum." derken, son kelimeyi sessizce söylemişti. Doruk oturuşunu düzeltip hafifçe sırıttı. Hiçbir şeyden çekincesi yok gibi duran adam ailesinden çekiniyordu.

Hamdi "bebe bak bakayım bu olur mu?" dediğinde, Doruk Kürşat'ın sarışın versiyonuna ve elindekine baktı. Az önce ondan sarj aleti istemişti. Getirdiği çoklu sarj aletine bakarken, bunun telefonunu bozmamasını umarak aldı.

"Olur, sağol."

Telefonunu koltuğun yanındaki prize taktı. Hamdi karşılarına oturmuştu. Doruk arkasına yaslandıktan sonra Kürşat'a "Bu gece burdayım." dedi.

Hamdi telefonuyla uğraşmaya başladığından, rahatça aralarında sohbet edebilirlerdi.

Kürşat "Yanımda yatarsın." dediğinde, Doruk'un gözleri parladı. Zaten başka bir şey düşünülemezdi.

"Yatağın tek kişiliktir umarım. Üstüne çıkma bahanem olur."

Kürşat bir yandan kuzenini gözleyip, bir yandan da her an ona sırnaşacak gibi duran herife bakıyordu.

"Tek kişilik. Şu an bahanen yok, ona göre davran."

Doruk alt dudağını yalarken "Öyle davranıyorum zaten." dedi.

Kürşat her şeyi kafasında uydurup uydurmadığını sorguladı. Doruk'un her hareketi ona tahrik edici geliyordu.

Hamdi "Osman yine diğer mahalleyle sorun yaşamış abi." deyince, ikili sohbetleri bölündü.

Kürşat, birden sertleşen ifadesiyle "Efekan piçi mi başkası mı?" öfkeyle konuşunca, Hamdi "Efekan." dedi.

Aşağıdaki mahalle ve kendi mahallelerinin gençleri uzun zamandır kavga içindeydi. Bunun nedeni ırkçılıktı. Kendi mahalleleri kürt doluyken, aşağısı ülkücü heriflerle kaynıyordu. Milliyetçilik ayağına kendileriyle sorun çıkarıyorlardı. Sanki teroristlermiş gibi. Osman manavda çalıştığından, iki mahalleden de ona gidenler olurdu. Ne zaman alt mahalleden gelen olsa, Efekan 'almayacaksınız bu orospu çocuğundan bir şey' diye manavı yıkar giderdi. Sonra da Kürşat o herifin ağzını burnunu kırar, köşesine çekilmesini sağlardı.

Doruk "Olay ne?" deyince, Kürşat ona dönüp "Senlik dedikodu değil." dedi.

Doruk göz devirirken "Kavga mı edeceksin?" diye sordu.

Kürşat "Bakacağız" dese bile bu evet demekti.

Hamdi'ye "Osman'a söyle tek başına yiğitlik taslamasın." deyince, Hamdi "Evine geçmiş zaten." dedi.

"Yunus'ta gelsin, Efekan'ı ziyaret ederiz."

Doruk "Baktın bakıyorum." deyince, Hamdi tripli tripli konuşan çocuğu süzdü.

Daha önce gördüğü için kim olduğunu fazla zorlamadan, Doruk'u misafir etmişti. Çocukla biraz sohbet de etmişlerdi ama tavırları huylandırıcıydı. Özellikle Kürşat'a karşı gösterdiği yakınlıktı onu huylandıran. Kocaman adam, kuzenine tripli tripli konuşuyordu.

"Bir iki saatlik iş, hemen gelirim."

"Beni bırakıp kavgaya gitmeyeceksin herhalde?"

Hamdi, bu konuşmanın nasıl bir tanıdıklık sonucu çıktığını sorgularken, diline gelen şeyleri ısırdı. Doruk, fazla feminem duruyordu. Bu tarz erkeklere rahatça 'ibne misin lan sen?" derdi. Kürşat'tan çekinmesi ona sözlerini yutturuyordu.

Kürşat'ta Doruk'un tripli sesini farketmişti. İlişkiyi kabul ettiyse, getirilerini de mecbur kabul edecekti. Bu tripli sesi çekmeye de mahkumdu.

"Ertelersek, yaptıkları yanına kar kaldı sanıp götleri kalkar."

Doruk merakla "Ne yaptılar ki?" diye sordu. Hamdi sadece Osman dalaşmış demişti. Bakışlarıyla, ne yaptığını Kürşat'a ilettiyse helal olsundu.

Kürşat, sormaya gerek duymasa bile tahmin ediyordu. Büyük ihtimalle yine tezgah yıkmış ya da camları indirmişlerdi.

"Dükkanda hır gür çıkarıp, zarar vermiştir. Karşılığını vermemek bize yakışmaz."

Doruk kavga olduğunda tatile çıkıp 'kanka ben yokum ya' diyebilecek korkaklıkta arkadaşlarını düşündü. Bir Hakan öyle değildi ama o da haksızsan kavgana çağırma beni derdi. Doruk'ta kavgacı bir tip değildi. Süt bebesisin deseler itiraz bile etmezdi. Kürşat ona gerçekten çok zıttı.

"Beni yalnız bırakmak sana yakışır mı?"

Doruk, üzgün falan değildi. Bilerek böyle konuşuyordu ki, Kürşat gitmesin. Evde tek kalsa çekinirdi. Bu yüzden gitmesini istemiyordu.

"Yavrum ne alaka lan?"

Kürşat, Hamdi'nin varlığını unutup, rahatça konuşurken Hamdi kendini hatırlatmak için hafifçe öksürmüştü. Şu an izlediği kuzeni ona fazla yabancı geliyordu. Bir erkeğe yavrum mu demişti? Daha fazla yabancılaşamazdı.

"Ben Nergis'e bakayım. Çıkmadı odasından."

Karşısındaki iki herifin muhabbettinden rahatsız olduğu için, kız kardeşinin odasına ilerledi. Bir yandan da bu saçma muhabbeti kafasında yumuşatmaya çalışıyordu. Kürşat'ın onlardan birine hiç 'yavrum' dememesi bunu iyice zorlaştırmıştı. O ikisinin arasında ne boktan bir ilişki vardı?

Kürşat, salondan ayrılan kuzeniyle "Silik herifin varlığını unuttum." diye homurdandı.

Bu Doruk'u güldürürken "Boşver." dedi.

Bir şey anlayacağı yoktu.

Kürşat "Tribi bırak sen de. Gidip, geleceğim dedim. Bitti." deyince, Doruk yüzünü buruşturdu.

"Ulan ne davar herifsin. Bitti ne?"

Kollarını göğsünde birleştirip, surat asınca Kürşat onun bu haline iç geçirdi. Yine fazla tatlı gelmişti gözüne.

Salonda kimsenin olmaması rahatlığıyla kolunu omzuna atıp, Doruk'u kendine çekti. Doruk hiç reddetmeden çekildiği göğüse sırnaşmıştı.

"Uzattıkça uzatıyorsun her konuyu."

"Gelince bana sarılacaksın."

Kürşat'ın dudağı kıvrılırken "Tamam." dedi.

Doruk'un dudağı kıvrılırken, yaslandığı göğse de kıvrıldı. Yeri rahattı.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin